Nurettin Topçu’ya kulak vererek yazı dizimize devam edelim. Ne demiş büyük mütefekkir:
“… muallimin mesuliyetleri çoktur ve cemiyet hayatının her sahasına uzanmaktadır. Bir memlekette ticaret ve alışveriş tarzı bozuksa bundan muallim mesuldür. Siyaset, millî tarihin çizdiği yoldan ayrılmış, milletinin tarihî karakterini kaybetmişse, bundan mesul olan yine muallimdir. Gençlik âvâre ve dâvasız, aileler otoritesizse bundan da muallim mesul olacaktır. Memurlar rüşvetçi, mesul makamlar iltimasçı iseler muallimin utanması icap eder. Din hayatı bir riya veya taklit merasimi haline gelerek vicdanlar sahipsiz ve sultansız kalmışsa bunun da mesulü muallimlerdir. Yüreklerin merhametsizliğinden, hislerin bayağılığından ve iradelerin gevşekliğinden bir mesul aranırsa; o da muallimdir. Yalnız kaldığımız yerde yalnızlığımızın mesulü o, imanların zayıfladığı devirlerde bu gevşemenin mesulü yine onlardır…”
“…Ruhumuza aşılar yapan doktor olarak muallim, ruh dünyamızın hem duygu hem bilgi hem de irade bölgelerinde tedavisini ve aşılarını yapmaya mecburdur. Şayet bunlardan bir kısmı ihmal edilirse ruhî yapı buhran içinde kalır, sayıklar ve kendine gelemez. Duygular sahasında eğitim en küçük yaşta başlayacaktır. Kalbe yapılan ilk aşı, merhamet aşısıdır. Sonra, hemcinsini sevmek ve sevdiği için aldatmamak, ihmâl etmemek aşıları yapılır, cemaat sevgisi verilir. Böylece aşkın terbiyesinden sonra ferdin şahsiyeti işlenir. Her hareketinde kendinin olma, kendi kendine bağlı kalma aşıları verilir. Arkasından mesuliyet duygusu gelir ve fert bu köprü vasıtasıyla hareketlerin alemine aktarılır…”
“…Muallim gençlere bilmediklerini öğreten bir nakil değildir. Bu iş kitabın işidir. Bilmediklerimiz hep kütüphanelerde bulunmaktadırlar. Her sahada yalnız bilinmeyeni bilmekle eski devrin skolastik tahsili elde edilir. Kitaptaki örümcek, kafamıza nakledilir. Ancak sınıfta okutacağı bilgilere sahip olan insanın yapabileceği iş ise bundan ileri gidemez. Bunun için kültürlü adam, kafaları hatta ruhları işletmesini bilen adam lazımdır… Muallim, dünya hayatında rol almaya namzet olan genci kâinat karşısında kendine mahsus görüşlere sahip, bizzat kendisi için hayat kaideleri (ilkeleri) oluşturabilen bir bütün insan olarak yetiştirmesi lazımdır… Tahsil alelade bir iş değil, bir mefkûre olmalıdır. Genç ruhların, derin ve sürekli bir sürur halinden doğuştan sahip oldukları bu mefkûreyi seneler içinde bir yığın bilgi halinde verilen ve asıl ruhtaki olgunlaşmak ihtiyacını duyurmayan hatalı bir tahsil azar azar yok etmektedir… Muallim ruhlar sanatkârıdır… Muallim bilen öğreten, irşat eden, yol gösteren, terbiye eden, hülasa veli, mürebbi ve emin vasıflarına sahip insan olacaktır. Ruhların mürşidi, hayatın nazımı ve istikbalin en emin kefili olacaktır. Bu yalnız okuma yazma öğreten insanın işi değildir…”
İşte muallimin aslı görevi de budur zaten. Türk Telekom Nurettin Topçu Sosyal Bilimler Lisesinde bu görev aşkıyla yanıp tutuşan isimlerden biridir İbrahim Canpolat hoca. İbrahim hoca, Karadeniz’de başlayan üniversite eğitimini memleketi Erzurum’da tamamlar. İdealist, vatanını seven, öğrencileri için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan, zorluklar karşısında yılmayan İbrahim hoca iyi bir tarihçi olarak lisans eğitimini 2000’li yılların ortalarında bitirir. Sınıf adeta onun kendini bulduğu yerdir. İbrahim hoca için bir süre sonra idarecilik serüveni başlar ve kendini Türk Telekom Nurettin Topçu Sosyal Bilimler Lisesinde bulur. Ilk iki yıl yurttan sorumlu müdür yardımcısı olarak görevini icra eder. Ayatullah Araz hocamızın okul müdürü olmasıyla müdür başyardımcımız olarak atanır. Üstlendiği her görevi layıkıyla yapan İbrahim hoca için bu görev daha kutsaldır ve o yükünün ağırlığının farkındadır. İbrahim hoca öğretmen ve öğrenci merkezlidir. Onun lugatında olmazlara yer yoktur. İbrahim hocanın klasikleşen bir sözü vardır: “Hallderiz hocam.“ Gerçekten de hallederiz hocam demişse İbrahim hoca o sorun belli bir süre sonra halledilmiştir. Ders programlarından, DYK kurslarına, izinlerimizden, etkinliklerin planmasına kısaca aslında okulda ki birçok adımda aranan isim ve o işte imzası olan İbrahim Canpolat hocadır. Bitmeyen enerjisi, güler yüzü, işbirlikçi yapısı, iş bitirici tavrı, okula ve öğrencilerine olan aşkıyla İbrahim hoca okulun artık iz bırakanların listesindedir. Özellikle 12. Sınıflar için verdiği mücadelesi, DYK kurslarının devamı yönündeki gayreti, okul adına olumlu olacak her adımdaki tavrıyla o artık bizlerin ve öğrencilerinin İbrahim hocasıdır. Bizler hocamızla çalışmaktan mutluyuz. Zira müdür beyle olan elele okulun daha ileri doğru yürüyüşteki birlikteliği ise takdire şayandır. Rabbim nazarlardan saklasın ve her okul böyle hem fikir olan isimleri nasip etsin. Gündüz başlayan ve bazen gecede devam eden mesaisinde İbrahim hocayı ikinci kattaki odasında çoğu zaman bulamazsanız gençler üzülme yin bilin ki hocanız sizin için koşturmaya devam ediyordur.