Cumhuriyet devri Türk düşüncesinin önemli, bereketli ve fikirleri itibariyle nadir mütefekkirlerinden biri olan ve aynı zamanda okulumuza da ismini veren rahmetli Nurettin Topçu aramızdan ayrılalı tam kırk sekiz sene oldu. Hayatı boyunca kendini sürekli düşünmeye adayan Topçu; eğitim alanında da düşünmüş ve bu düşüncelerini ‘’TÜRKİYENİN MAARİF DAVASI’’ isimli eserinde birleştirmiştir. Denilebilir ki, eğitim onun için sadece üzerine düşünülebilecek entelektüel bir uğraş alanı değil, Türkiye’nin geleceğini kuracak bir inşa eylemidir. Büyük düşünür Nurettin Topçu, eğitimi; zihniyeti ve kimliği inşa eden ,kişide düşünme ve algılama biçimi oluşturan ,karakteri şekillendiren ,milli ve manevi değerleri kazandıran bir insan olma sanatı olarak görür ve bunu da ‘’felsefesi olmayan milletin mektebi de olmaz ‘’ şeklinde ifade eder. Ayrıca bunu tarif ederken de; ’’Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki ,bizi kendi ruhumuza kavuştursun ;her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın ;hayaya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşamayı öğretsin.’ derken Topçu, Türkiye’nin Maarif Davasında, genel anlamda Türkiye’nin eğitim sorunları üzerinde yoğunlaşırken ‘eğitim’ ,’öğretmen’ ,’öğrenci’ ,’toplum’ gibi eğitimin temel konularını ele alır.
Bizler dinde ve dilde ,sanatta ve devlette büyük millet varlığımızın sönük bir hayal haline gelerek bize veda ettiği bir devrin yetimleriyiz. Onu yok olmaktan kurtaracak olan yine millet maarifidir. Kendimiz için yepyeni bir maarif sistemi kurarak işe başlamak zorundayız. Bu maarifin ilkokulundan üniversitesine kadar bütün basamaklarında bin yıllık millet iradesiyle bin dört yüz yıllık millet karakteri yaşatılırsa bizim olacaktır .Bugünkü mektebin dışında barınan yıkıcı kuvvetler onun kurucu gücünün kat kat üstündedirler. Gazete, radyo, çeşitli dernek çalışmaları ,kontrolsüz ve boğucu neşriyat ,sinema, Batının zehirli akımları ,fitne temeline dayanan lüksün ve tekniğin pençesine takılı sayısız ve sınırsız hırslar millet mektebi kurmaya ve bir millet maarifi yaşatmaya engeldirler. Millet ruhunun sevgisiyle aramızda bunlar pusu kurmuş, varlığımıza saldırıyorlar ve adım adım millet maarifini kendi emirleri altına alıyorlar .Bugünkü maarif kaba tekniğin peşinde ,Batının zehirli akımına kapılarını açmış, Yahudiliğin oltası bir demokrasi anlayışının kurbanı zavallı bir kurumdur.
Topçu yine beklenilen mektebi şöyle tasvir ediyor: ’’Bu mektepte edebiyat, tarih ve felsefe kültürü başta gelecek ve onun yetiştiricileri sadece bir memur değil, örnek insan olacaklardır. Din görevinin bile para ile yapıldığı bir düzenin tersine çevrilmesi lazım geliyor. Ancak böyle yepyeni bir anlayışın benimsenmesiyle Türk millet maarifini kurmak ve ruhlarımızda Rönesans açmak kabil olacaktır.’’
Topçuya göre mektepsiz hayat uçurumlara doğru hamleli akış halinde başlar ,yuvarlandığı uçurumların dibinde dağınık, gayesiz ve ölü unsurlar halinde parçalanıp kalır. Böyle bir cemiyette fertler ümitsiz, iradesiz ve iktidarsızdır. Topçu o günden bugüne bize bir bakış açısı oluştururken bizler günümüz dünyasına yani 21 yüzyıla bakacak olursak; eğitimde çok hızlı bir değişim ve dönüşümün olduğu, bilginin üretilmesi, kullanılması ve aktarılmasına yönelik her alanda (sosyal, siyasal, ekonomik vb.) değişmelerin yaşandığı bir dönem içerisindeyiz.