1995 yılında PKK Kongresinde Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin bir bölümünün (elbette PKK’ya müzahir) Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, ABD gibi başka ülkelere göç ederek yerleşmeleri kararı da alınmıştı. Göç ettirme politikasını o dönem Yeni Hayat Dergisi’nde geniş olarak kaleme almıştım.
AB ülkeleri gibi demokratik yönetimli ülkelere iltica başvurusu yapan Kürtler, Türkiye’de baskı gördükleri, ölüm tehlikeleri olduklarını öne sürüyorlar. Oturma izni alıyorlar. Bu aklın İsrail, İngiliz ve Amerikan yani Küresel akıl olduğuna şüphe yok.
Şimdi size Japonya örneği vereceğim;
“1990'lı yıllarda, bir grup Kürt Japonya'ya sığınmacı başvurusu yapar. 2004 yılında Adalet Bakanlığının (Japonya) Türkiye'ye bir ekip gönderdiği ve sığınmacı başvurusu yapan Kürtlerin aslında nereli olduğunu saptamaya çalıştığı ortaya çıkar. Tabii, Türkiye'ye giden bu ekipten kimsenin haberi yok.
Ekip, Tokyo Bölge Mahkemesine sığınmacıların neden kabul edilmemesi gerektiği ile ilgili görüşlerini sunar. Mahkeme bunu kabul eder ve sığınmacı başvuruları reddedilir. Aynı yıllarda iki aile, Kazankıran ve Doğan ailesi, Tokyo UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) binasının önünde oturma eylemi yapar. Japon avukatlar 6000 imza toplar. Kendilerine kısa süreliğine oturma izni verilir. Bu oturma iznini yenilemelerine izin verilmez. Baba Ahmet Kazankıran ve oğlu Ramazan Kazankıran sınır dışı edilir ve Türkiye'ye yollanır.
Sıra, Taşkın, Filipinli karısı Beltran ve kızları Zilan'a gelir. İmzalar toplanır ve sınır dışı kararı protesto edilir. Demokrat Parti üyesi Azuma Konno, Kürtlere kötü davranıldığını söyler. Tartışmaların sonucunda liberal görüş kazanır. Taşkın ailesine özel oturma izni verilir.
Kürtlerin çoğu Kawaguchi ve Warabi şehrine yerleşir. Bazılarının geçerli oturma izni olsa da çoğunun geçerli oturma izni yok çünkü aldıkları oturma izinlerini yenilemiyorlar. Gerçekleşen göçün çoğu özünde yasa dışı. (Acaru @pentaghastu, Japon)
“Kazankıran ve Doğan aileleri Türkiye’ye döndükten sonra kendilerine hiçbir şey olmamıştır. “Yani Türkiye’ye dönerlerse öldürüleceğiz” yalanları boşa çıkmıştır. Ramazan Kazankıran’ın sosyal medyadaki son gönderisi yakın zamanda İstanbul İstiklal caddesinde kız arkadaşı / eşi ile olan bir fotoğraftır. Yani hayatları yalan.” (Muezza @muueezza)
Yakın zamanda Japonya’da PKK’ya müzahir bir derneğin, 6 Şubat depremini kullanarak, hatta devletin Kürtlere yardım etmediği propagandasını da yaparak milyonlarca dolar yardım topladığını, bu paraların akıbetinin meçhul olduğunu yazmıştım.
Dünyanın her ülkesinde bulunan Türk unsurlarının kamu diplomasisi için örgütlendirilmesi gerekmiyor mu?
Hatta iyi bir netwörk oluşturularak!
Sayın Yazar,onlar didik didik incelediler, ülkelerini, düşündüler almadılar. Ama biz 2013 yılında, kapılarımızı, Suriye'nin işe yaramayan , hiçbir özellikleri olmayan, cahil, bizim tabirle gırconlarini, içeri doldurduk. Şimdi başımıza bela oldular. Bunlara 100 milyar dolar, yani bizim bir yıllık bütçemizi harcadık, harcamaya da devam ediyoruz. AB, ABD, iş adamı, bilim adamı, işe yarayan üst tabakadan insanları seçerek aldılar. İran, Suud, körfez ülkeleri hiç almadılar. 8-10 milyonu besliyoruz, üzerimize yük üstüne yük oldular, demografik yapımızi,ahlakimizi bozdular. Mafya, çete, uyuşturucu, fuhuş her şeyi yaygınlaştırdilar. Bunlar vatanlarında durup ülkelerini korumadilar, vatanlarına ihanet ettiler. Sınırlarımız yol geçti hanı oldu. Sınır namustur. Neden bunlara, milletin harcaması gereken para harcanıyor, neden,neden ? ..Demek ki almayanlar devlet gibi devlet. Bu durum hükümetin çok büyük hatasıdır. Hele durmadan şehit evlatlarımızın gelmesi de başka. Yanlış yapıldı, yanlış.selamlar