Koray Şerbetçi anlatmıştı, diyor ki Cübbeli Ahmet Hoca dese linç edersiniz. Bakın Lenin ne diyor;Cübbeli Ahmet Hoca dese linç edersiniz Bakın Lenin ne diyor: “Hemen piyangonun ne olduğunu anlatayım:
Örneğin benim 50 ruble değerinde bir ineğim var. Bu ineği piyango ile satmak istiyorum ve o nedenle herkese 1 ruble değerinde bilet almayı öneriyorum. 1 ruble ile inek sahibi olma olanağı var!
Herkes ineği satın almak istiyor ve rubleler yağmaya başlıyor. 100 ruble toplandığında, piyangoyu çekiyorum: piyangoyu kazanan, ineği bir rubleye almış oluyor, diğerleri hava alıyor. İnek insanlara “ucuza” mı geldi? Hayır, çok pahalıya geldi, çünkü değerinin iki katı para ödendi, çünkü iki kişi (piyangoyu düzenleyen ve ineği kazanan) hiçbir şey yapmadan kazanç sağladılar, hem de paralarını kaybeden 99 insanın sırtından. Demek ki piyangonun halk için kazançlı olduğunu söyleyenler halkı basitçe aldatmaktadırlar.” (Lenin, Kır Yoksullarına, s.45-46)
Türk insanını bu iklimden çıkarmak gerekiyor.
Kolay kazanç, köşeyi dönme benzeri ifadelerle yalnızca tüketime yönelmiş toplumların mutlu olabilmesi de imkansızdır.
TRT kanallarında denk gelmiş olabilirsiniz, 80 hatta 90 yaşında genç insanları. Anlıyorsunuz ki, aklı kestikten sonra hiç durmadan çalışmışlar, üretmişler. Emeğin mutluluğunun yanı sıra sürekli çalışmanın getirdiği sıhhatinde nereden geldiğini anlayabiliyorsunuz.
Bizim toplumda ekseri ruh hali “piyango” ile örtüşür. Bir bilet ile hayatın değişmesi arzulanır. Geçmişte büyük ikramiye kazanan talihlilerin hazin sonlarını anlatan haberler yapılırdı. Hiç biri mutluluğu bulamamıştı.
Oysa beklenti ters yöndeydi.
İkramiyeyi kazanacak, çevresindekileri paraya boğacak ve kendisi de mutlu yaşam sürecekti. En gelişmiş toplumların huzursuzluğundan anlıyoruz ki, tüketerek mutlu olunmuyor. Ancak en yoksul ülkeler örneğinden de yola çıkarsak sürekli çalışan, üreten insanlar o yokluğa rağmen mutlu yaşam sürüyorlar.
Gençliğe ideal gerek!
80 yıldır sistemin yüklediği, tüketerek mutlu olabilmektir. En basit düşünce sistemiyle, 40-50 yaşındaki insanlardan geçmişin huzuruna, toplumsal dayanışmasına dair özlem dolu anlatımlara şahit olabiliyoruz. Bir sobanın etrafında huzuru bulan aile zamanından, kaloriferli ve büyük evlerde yalnızlaşan insan topluluğuna geldik.
Bizim gençlerimizin ekserisi eğitime önem vermez. Ya suç dünyası hevesiyle veya piyango gibi yöntemlerle köşe dönmesi heves uğruna ömürlerini bahtsızlık içinde tüketirler.
Öyleyse birçok şeyi değiştirmek gerekiyor. Millete, topluma, ferde yaşama sevinci verecek idealler vermek, önlerine büyük hedefler koymak gerekiyor.
Yaşamanın bir anlamı olduğunu kavratmak gerekiyor!