Türkiye, bir sokak röportajında Cumhurbaşkanı’na, kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret eden Dilruba isimli bir bayanın önce tutuklanması, sonra serbest bırakılması ve de CHP’nin parti meclisinde bir kahraman gibi karşılanmasıyla çalkalandı.
Türkiye’nin geleceği noktasında hayalleri olan insanlar bu eylem neticesinde büyük bir şok yaşadılar.
Türkiye’nin geleceği, CHP ve AKP tabanında oluşan ayrışmanın genç nesiller üzerinde erimesine ve Türkiye için hayati önem taşıyan bazı temel konularda tüm insanımızın birleşebilmesine bağlıdır. Çünkü dışarıda İsrail, Amerika, Avrupa Devletleri; içeride PKK tehlikesi bunu gerekli kılmaktadır. Fakat Türkiye hızlı bir şekilde ayrışmaya devam etmektedir.
Türkiye’de bugün oluşan ayrışmanın benzerlerini başta Fransa olmak üzere bütün Avrupa devletleri yüz yıllar öncesinde yaşamış ve o süreci sancılı bir şekilde atlatmıştır. 1789 yılından sonra Fransa, dinin ve kilisenin insanın siyasal ve toplumsal hayatını tekeline almasına karşı çıkan yenilikçi Cumhuriyetçiler, Katolikliğin Fransa’nın ruhu olduğunu öne süren, Katoliklikle Fransa’nın ayrılmayacağını savunan muhafazakâr görüşlü insanlar olmak üzere iki farklı gruba ayrılmıştı.
Fransa bu iç çekişme ile uğraşırken 1870-1871 yılında Almanya karşısında ağır bir yenilgi almış, bu yenilgiden sonra ülkede farklı iki ruha sahip gruplar Fransa’nın menfaatleri noktasında bir zeminde buluşmaları gerektiğini anlamış, 1905 Kilise Devlet Ayrılığı Yasası ile bu çatışmayı anayasal bir zeminde hafifletmişlerdir. Dünyanın tüm ülkelerinde yenilikçiler, fikirleri ve ikna kabiliyetleri ile değişime karşı çıkanları ikna etmiş ve onları ortak bir zeminde buluşturmayı başarmışlardır.
Türkiye de hâlihazırda yüzyıllar öncesinin Fransa’sı gibi iki farklı ruha sahip bir yapıyı barındırmaktadır. Siyasiler bu yapıdan nemalandığı için Türkiye’nin yakın bir zamana kadar bu yapıyı birleştirme ihtimali maalesef zor görünmektedir.
Geçenlerde ülkenin yarısına hakaret eden Dilruba adlı bir bayanın CHP Parti Meclisinde alkışlanması bazılarını ciddi şekilde endişelendirmiştir. Benzer hareketin AKP tarafından yapılması da asla hoş görülmeyecek bir durumdur.
Dilruba’nın CHP’liler tarafından kahramanlaştırması, ülkemizde farklı zeminden beslenen bu iki ruhun varlığını şiddetli şekilde devam ettirdiğini, siyasilerin bu ayrışmadan nemalanmaya çalıştığını göstermektedir.
Hangi okulu bitirdiği, hangi eğitim ve kültür seviyesinden geçtiği belli olmayan, mantıklı bir cümle kuramayan, akademik ve vicdani seviyesi düşük Dilruba adlı bu kadının CHP tarafından baş tacı edilmesi, ülkemizde öncelenen değerlerin ne kadar basit, ne kadar gurur kırıcı olduğunu, bu tip insanların alkışlanarak diğer genç nesillere çok kötü örnek bir ortamın oluşturulduğunu göstermektedir.
Dilruba’nın alkışlanması ile masumiyetinin öne çıkarıldığı savunması, bu ayıbın derinliğini hafifletmez. Bu kadının hareketinin alkışlanması, ülkemizin geleceğini inşa etmeye çalışan kişilerin hangi kültürel bir zemin üzerinde olduğunu göstermektedir. Fransa’da yenilik yanlısı Cumhuriyetçiler fikirleri ile Katolik taraftarlarını ikna etmeyi başarırken, CHP’nin bu fikirsiz eylemleri ülkemizin geleceği adına insanımızı ümitsizliğe düşürmektedir. CHP Atatürk’ten almış olduğu Cumhuriyet mirasını hoyratça kullanmaktadır. İnsanımıza Cumhuriyetin bir nimet olduğu ve orada kimsenin ayrıştırılmayacağı düşüncesinin verilmesi gerekmektedir.
Bu eylem Ak Partiye küsen seçmenin neden CHP’ye gitmediğinin, neden kararsız kaldığının işareti olmaktadır. CHP halkı ayrıştırıcı söylem ve eylemlerini değiştirmek zorundadır. Türkiye’yi yönetmeye talip olan herkesin bu ülkenin gençlerini ortak bir zemin üzerinde birleştirme sorumluluğu bulunmaktadır.
Dilrubayı bırakın da Narin olayında bakın. Koskoca devlet, bir feodal yapıyla baş edemeyip, bir aydır bu cinayeti aydınlatamadı. Yazıklar olsun.