Erzurum, medrese ve tekke geleneğine bağlı bir 'irfan mektebi' olarak, kimliğimiz ve kişiliğimiz üzerinde, rol oynamıştır. Peki, nedir irfan geleneği? Gönül sultanlarınca Hazreti Peygamber'in manevi otoritesini devam ettiren, gönülleri şiirleriyle nakış nakış işleyen bir gelenek. İrfanî kültür, Yaratıcıyı merkeze alıp insanı, bilhassa onun gönül dünyasını, imar ve ıslah eder. Kuranî hikmeti şiir formunda en güzel şekilde ifade eden nice tasavvuf büyüğü ve ozan, bu mümbit topraklarda zuhur etmiş; gönüllere su vermiş ve ağır kış şartlarına sahip coğrafyanın etkisini, eşsiz güfte ve besteleriyle, kalplerde daimî bir bahar havası ve neşesi meydana getirerek azaltmışlardır.
İki yüz kırk dört yaşındaki İbrahim Hakkı Hazretleri'nin şiirlerinden ilahi ve şarkı formunda bestelenmiş altmışa yakın eser bulunmaktadır. Bu eserlerden sadece Erzurum değil, Türkiye de yararlanmıştır. Hamamizade İsmail Dede Efendi, Zekai Dede, Ahmet Irsoy, Alaattin Yavaşça, Bekir Sıtkı Sezgin gibi çok değerli bestekârlar ve yorumcular, İbrahim Hakkı Hazretleri'nin birçok şiirlerini bestelemişlerdir.
Erzurum İrfanî Türkülerinin Kaynağı
Erzurumun irfanî türküleri deyince akla gelen bazı eserler şunlardır: "Mevla Görelim Neyler, Neylerse Güzel Eyler", "Canu Dilde Hane Kıldın Akıbet”, “Can İllerinden Gelmişem Fani Mekanı Neylerem", "Hak Şerleri Hayreyler" gibi İbrahim Hakkı eserleri; Alvarlı Efe’nin “Seyrele Güzel Kudreti Mevla Neler Eyler”, “Hazer Kıl Kırma Kalbin Kimsenin Canını İncitme”; “Erzurum Kilidi Mülki İslam’ın”, “Derd-i Derunum”, “Ahmed Muhammed Mustafa”, “Mevla Bizi Affede”, “Ey Kerim Kerem Kıl”, “Olup Şems ü Kamer” gibi besteli şiirleri milletin gönlünde irfanî bir zevk olarak yer bulmuştur. Erzurum’un İslami kimliğini ve tarihsel imajını bu eserler desteklemiş ve bir forma sokmuştur, denilebilir.
Erzurumlu Şairler ve Halk Ozanları
Hazik’ten Nef’î’ye, İbrahim Hakkı’dan Alvarlı Efe’ye, Emrah’tan Sümmani’ye, Aşık Garip’ten Aşık Kerem’e, Zihni’den Yaşar Reyhani’ye kadar Erzurum, yüzlerce ünlü şairin vatanıdır. Halk ozanları ve tasavvuf erbabı, dil ve anlatım bakımından sözü halkın mertebesine indirerek, hece vezninde ve zaman zaman aruz vezninde şiirler yazmış ve bu şiirlerin bestelenenleri Erzurum’un irfanî türküleri repertuarını oluşturmuştur.
Sanat ve Erzurum Türküleri
Sanat, hangi dalda olursa olsun, ortak paydası estetik güzellik ve derinlik taşımalıdır. Erzurum'un irfanî türküleri, değerli musiki eserleri kapsamındadır. Bu musiki çok uzun zamandır yaşamaktadır ve yaşamaya devam edecektir. Ancak, aşağıda bazı örneklerini vereceğimiz “yeni Erzurum türküleri” gibi eserler de ortaya çıkmaktadır. Örneğin:
- “Beni Erzurum’a Götürün”
- “Teyo Show, Ah Anamın Gelinleri”
- “Erzurum İlçeleri”
- “Dadaşım Ben Dadaşım”
- “Bugün Hava Erzurum”
- “Şu Erzurum Kızları”
- “Kim Bu Dadaş”
- “Erzurum Halayı”
- “Erzurum’a Gidelim Cağ Kebabı Yiyelim”
Bu ve benzeri onlarca, hatta yüzlerce beste sosyal medyada yayınlanmaktadır. Birer kibrit alevi, kalıcılığı yok. Bu müzikleri yapan gençler pırıl pırıl delikanlılar, hanımlar; ancak, gelenekten yeterince beslenememektedirler. Eserlerde güfte namına pek bir şey yok: çay, kadayıf dolması, cağ kebabı, köyler, kızlar, halaylar, düğün dernek musikisi, argo ve basit sözler, bir ritim eşliğinde okunmaktadır. Teyo Pehlivan, Naim Hoca, Dadaş, Nene Hatun gibi şahısları ve sıfatları da öne çıkaran bu yeni müzik dalgası Erzurum özelinde artık ülkeyi temsil etmekte, türkülerimizin seyri toplumsal değişimin seyrini de göstermektedir.
Müziğine bak kim olduğunu anla!
Geleneksel dini ve felsefi güftelerin yerini daha basit ve duygusal temalara dayalı güftelerin alması, toplumsal dönüşümün bir yansımasıdır. İnsan, sadece akıllı bir varlık olmanın ötesinde, manevi derinlik ve irfan arayışında olan bir varlıktır. Bu arayış, dönemsel olarak farklı biçimlerde tezahür edebilir. Ancak özünde, insanın gönül dünyası ve manevi ihtiyaçları her zaman var olmaya devam edecektir. Bu nedenle, geleneksel ve modern arasında bir denge kurarak, her iki dünyanın da değerlerini korumak ve yaşatmak önemlidir.