Bu yolların ilki olan aydınların, Osmanlı Devleti'ndeki etkileri oldukça fazladır. Batı’yı da tanıyan bu aydın kesim, bazı atılımlarda bulunmuş ve bazı kurumların açılmasına öncülük etmişlerdi. Bu aydınların eserleri ve düşünceleriyle halkı etkilemiş olmaları önemlidir. Ahmet Vefik Paşa Batı’yı tanıdıktan sonra edebiyat dünyasına çevirilerle girmiştir. Bu bağlamda ilk uyarlama tiyatro eserini yazmıştır. Türk tiyatro ve hayatının gelişmesine çok büyük katkı sağlamıştır. Türk tiyatrosunun kurucusu olarak anılır. Bursa valiliği döneminde öğretim metotları üzerine okullara yönerge göndermiş; kızların 10, erkek çocuklarının ise 13 yaşına kadar okula devamlarını zorunlu kılmıştır.
Münif Paşa; gazate ve dergilerde yazdığı yazılarla, kimi zamansa verdiği ücretsiz derslerle Batı’daki jeolojiden tarihe, sanayiden ticarete birçok alanda bilgiler verdi. Bazı Batılı eserleri çevirerek dilimize kazandırdı. Osmanlı Bilim Derneği'ne öncülük etti ve Türk kültür hayatına yeni bir kütüphanecilik anlayışı getirdi. Mizancı Murat, Mektebi Mülkiye'deki hocalığı ve Mizan gazetesindeki yazılarıyla hürriyet ve meşrutiyet özlemi çeken genç nesle önderlik yaparak onlara tarih bilinci kazandırmıştır.
Son olarak Ziya Gökalp ise sosyolojiye dayanarak Türkiye'de Türkçülük akımını sistematik olarak anlatmış, “Türkçülüğün Esasları”nı kurmuştur.Osmanlı İmparatorluğu çeşitli sorunlar içerisinde bocalamakta ve bu durumu kendi gücüyle ve kendi içinde çözemeyeceğine inanmaktadır.Tam bu esnada Batı'da sosyoloji toplum sorunlarına açıklama ve çözüm önerileriyle karşımıza çıkınca Osmanlı aydınları arasında yankı uyandırmıştır. İkinci yolda ise misyon okullarını görmekteyiz. Davison makalesinde 1.Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı'da 500 Katolik Fransız okulu, 675 Amerikan okulu ve 178 İngiliz okulu olduğundan bahsetmektedir. Ayrıca "Bu okulların çok olması orada eğitim gören Türk öğrencilerin de daha yoğunlukta olduğu anlamına gelmemelidir." demektedir. Türklerin özellikle bu okullara pek rağbet etmediklerini bildirmekte ve uzun bir süre bu okullara Türk öğrenciler gitmemişlerdir. Üçüncü yolda ise devlet eliyle açılan sivil okullardan bahsetmiştir. Dördüncüsü de okumak için yurt dışına gidenlerdir.
Beşinci yolda ise gayrimüslimlerin açtığı ve Müslümanların da etkilendiği okullarda bahsetmiştir. Altıncıda da Osmanlı tarafından özel amaçlarla açılan yüksek okullardan bahsetmiştir. Bu altıncısını, Davison Türkler üzerinde en önemli etkiyi yapmış olarak nitelendirmektedir. Yazar bu yüksek okulların üzerinde durmuş ve dönemin birçok insanının bu okullarda yetiştiğinden bahsetmiştir. Ayrıca bu okullarda yetişenler ile geleneksel okullarda yetişenlerin arasında mektepli-medreseli ayrımının başladığından, askeri okullar için konuşulacak olursa mektepli-alaylı ayrımının başladığından söz etmektedir.
Sultan Abdülmecid tarafından 1845 yılında bir camide yapılan konuşmada cehalet ile mücadele edileceği belirtilmiştir. Bu beyandan sonra bazı somut adımlar atılmıştır. Eğitim Bakanlığı kurdurularak Kemal Efendi yurt dışına Avrupa'nın eğitim sistemini kontrol etmek amacıyla gönderilmiştir. Bundan sonra yapılan çalışmalar meyvelerini zamanla vermeye başlamıştır. 1870'ten itibaren de ilkokullarda değişimler olmuştur. Daha sonra 1864 yılında çıkarılan bir kanun ile eğitim sisteminde daha da Batılılaşma yoluna gidilerek hiyerarşik eğitim sistemi kabul edilmiştir. Yazıya katkılarından dolayı Aybüke Elanur Çil’e teşekkür ederim.