Bu dönemin özelliği, sosyal hayatımızdaki genel değişmelere temel olan eğitim alanında da birçok değişmeleri zorunlu hale getirmesidir. Çünkü bilgi toplumuna ulaşmadaki süreçte bilgi tabanlı değişim hareketleri bireylerin eğitimden beklentilerini de değiştirmiştir. Bu yönüyle, bilgi toplumu ve küreselleşme sürecinde değişen değerler ve yeni eğitim paradigmasını oluşturmaktadır. Hızlı bir değişimin ve dönüşümün yaşandığı günümüzde toplumlar, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik vb. yönlerden çeşitli gelişmelere tanıklık etmektedirler. Eğitimin amacı ve okulların işleyişini yeniden tanımlamanın bir zorunluluk haline gelmesinin temelinde toplumsal yapıdaki “inanç, değer ve tekniklerin” değişmesi vardır. Bu değişmeler yeni paradigmalar doğurmuştur.
Bunun için bugünkü eğitim sistemimizle biz nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz ve yaptığımız iş buna hizmet ediyor mu? Sorusuna bizler cevap ararken Topçu’da “Eğitim nedir ve nasıl olmalıdır?” sorusuna sorar ve Türkiye’nin kültürel ve eğitimsel sorunlarına referansta bulunur. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin Maarif Davası, bir zihin eleştirisi olarak görülebilir. Eleştiri, yalnız Osmanlı ilim ve kültür hayatı ile ilgili değil, aynı zamanda İslam kültürü ve medeniyeti ile de ilgilidir. İslam kültürü, eleştiri yoksunluğu nedeniyle eski metinleri tekrarlayan, nakleden ezberci bir sisteme doğru düşüşe geçmiş, yaratıcı ve üretici tutumdan yoksun bir şekilde felsefenin anavatanı olan hür düşünceden de giderek uzaklaşmıştır. Bu durum beraberinde otoriteye bağlılığı esas kabul eden, ezberci ve nakilci bir sistem getirmiştir. Üretim yoktur, yorumlama yoktur, yalnız kuru bir tekrar vardır.
Günümüzde ise;bu sorunun cevabı günlük hedeflere sıkışmış durumdadır. Eğitim sistemimizde, görünürde çok sayıda demokratik değişiklik yapılıyor olmasına rağmen merkeziyetçi yapısını sürdürmekte ve Topçu’nun ifadesinde yer alan “milli mektep’’ e ise istenilen yakınlıkta bulunmaktadır.Bu yöndeki eksiklerimize rağmen bugünün Türkiye’sinde vesayet rejiminin kırılması, yerelleşme ve millileşmeye yönelik ciddi denilebilecek çalışmalar yapılmıştır. Özellikle son dönemlerde bilgi toplumu, yeni temel teknolojilerin gelişimiyle bilgi sektörünün, bilgi üretiminin, bilgi sermayesinin ve nitelikli insan faktörünün önem kazandığı bir dönem olmuş, bunların teknik ve fiziki yapı bağlamındaki sorunları da büyük oranda çözülmüştür.Bu nedenle; Nurettin Topçu’nun eğitim anlayışı çerçevesinde Mili Mektebimizi oluşturarak eğitimimizi yeniden düşündüğümüzde işin felsefesinden başlayarak Medeniyet tasavvurumuzu tüm kuramsal ve kurumsal alt yapısıyla ortaya koymamız gerekmektedir. Çünkü toplumun içindeki her bir dönüşüm eğitim sistemi ile başlar ve toplumların kendine özgü bir medeniyeti, bir felsefesi, bir kültürü vardır.Bunların dönüşümü ise eğitim sisteminin temelini teşkil eden mektepler vasıtasıyla olur.Sonuç olarak; Çocuklarımız ve insanlığın geleceği için,insanın yeniden insanca bir hayata kavuşabilmesi için nebevî rahmete, adalet ve hakikatin sesine kulak kesilmesine ihtiyacımız vardır.Bunların gerçekleştirileceği yer olan okullarımızın Nurettin Topçu’nun ısrarla üzerinde durduğu okullarımızın taklit olmayan,milli mektebe dönüştürülmesi gerekmektedir.Kültürümüzü benliğimizi,kültürel varoluşumuzu kendi özgün karakterlerimizden inşa edecek, hikmet ve felsefeyi hâkim kılacak bir anlayış olacaktır.Bu mekteplerimiz çocuklarımızı tahayyüle ve tefekküre götürerek hayal ve fikri dünyalarını geliştirecektir.Dolayısıyla bu yüzyıla damgasını vuracak Türk gençliği sadece okumayı değil sorgulamayı ve düşünmeyi öğreneceklerdir.