Taksicilik zor bir meslektir. Bir dönem üniversite de okurken taksiye baktığım için biliyorum. Taksicinin nihayetinde muhatap olduğu kesim insandı. Babam işini severek yapardı. Son yıllarda hastanede ambulans şoförlüğü de yapmıştı. Taksicilik aynı zamanda sabırda isteyen bir meslek dalıdır. Her türlü şart altında empati kurmak ve karşısında ki insanı mutlu etmek gerekiyordu. Babam sakin bir insandı. Kızdığını veyahut işiyle ilgili olumsuz şeyler söylediğini duymadım. Zira babam insanı seven biriydi. Dedim ya şoförlük hele de taksicilik zordur hele birde Erzurum’daysanız işiniz bir kat daha zordur. O yıllarda bugünlerde olduğu gibi taksicilerin canlarını atabilecekleri bir kulübeleri yoktu. Canım babam o kış günlerinde ya arabanın içinde ısınmaya çalışırdı ya da yakınlarda bulunan dükkânlara sığınırdı. Çoğu zaman bu da mümkün olmazdı. O soğukta titreyerek müşterilerini beklerdi. Birçok kereler onun o hallerine şahit olmuştum O anlarda inşallah okuyup babamı bu durumdan kurtaracağım diye yeminler ederdim. Rabbim bizlere öğretmen olmayı nasip ettiğinde babama yardım edip üzerinde ki yükü hafifletmeyi sağlamıştık. Yıllarca o Dadaş Sinemasının yanı başında ki durakta güzel dostluklar ve anılar biriktirdi babam. Sevildi, takdir edildi ve değer verildi. Nihayetinde bir gün önce taksicilikten ardından ise dünya yolculuğundan emekli oldu babam. Benim ise 25 T 0776 ve 25 TT 0432 plakaları hep zihnimde babam olarak kaldı. Bu gün hangi sarı renkli aracı görsem ilk akla gelen babam olur. Ne zaman Cumhuriyet Caddesinde Dadaş Sinemasının önünden geçsem babam kokar o mekânlar, oradadır diye düşünür, adımlarımı ağır ağır atarım. Caddeden geçişimi uzatırım. Uzaktan durakta bekleyen ticari taksilere bakar onu hatırlatan plakayı ararım. Aslında aradığım plaka değil babamdır ama kendimi onunla avuturum. O plakayı göremediğimde ise babamın yolcu götürdüğünü kendime teselli olsun diye söyler, cadde de bir turda atarım. Zira bu belki gelir diye çocuksu bir umuttur benim için. Bir tur daha attıktan sonra tekrar aynı yere geri dönerim. Dadaş Sinemasının önü İş Bankasının yanı adeta babam olur benim için. Biliyorum orada ve beni görüyor diye hep hayal ederim. Zira o beni görmüşse mutlaka yanıma gelir. Gelirdi de…
Ne zaman oradan geçsem ben görmesem bile o beni görür ve hemen seslenirdi. Öğle vakti ise yemeğe vakit geçmişe mutlaka çay içmeye giderdik. Çokça oturduğumuz ve çaylarımızı içtiğimiz vakitler olmuştu. Keşke yine seslense ve birlikte çay içsek, o anılarını anlatsa bense dinlesem! Bu düşünceler içindeyken birden beklediğim ticari araç görünür bense ona doğru koşar adım giderim. Araç o araç plak o plaka ama içinde olan! İşte o an hayallerim yıkılır, babamın ahiret âlemine göç eylediğini bir kez daha anlarım. Hüznüm artar, ayaklarımın feri gider, kalabalıklar arasında babasızlığın acısıyla geri dönerim. Böylelikle bir rüyam daha biter, gerçekle yüzleşirim. O yüzden sarı renk benim için hep babam ve Cumhuriyet Caddesi Site Dadaş taksi olarak kalacak. Hani derler ya insan babası ölünce büyürmüş, keşke babam sağ olsaydı bende hep çocuk kalsaydım. Canım babam mekânın cennet, kabrin nurla dolsun.