Ak Parti’nin seçim beyannamesini baştan sona kadar okudum, 23 ana başlıktan oluşan 131 sayfanın geneli normalde bir ülkede olması gerekenlerden, geçmiş vaatlerden ve geç kalınmış projelerden oluşuyor. Beyannameden dikkatimi çeken bir kaç madde bu güne kadar neden uygulamaya konulmamış dedirten cinsten!
Maddelerden bazıları şöyle;
• Küresel markaların ülkemizde üretim yapmalarını güçlü bir şekilde teşvik etmek üzere, doğrudan yabancı yatırımlara yönelik ülkemizi daha cazip kılacak bir strateji oluşturacağız.
Bir ülke için hayati önemde olan stratejinin 20 yıldır neden hala oluşturulmadığını tüm kamuoyu benim gibi merak ediyordur.
• Enflasyonun dar gelirli vatandaşlarımız üzerindeki olumsuz etkisini giderecek politikalara hız kazandıracağız.
Baz etkisi ile düşüş bu ay son bulacak. İşe yaramayan tüm adımlardan sonra enflasyonun düşürülmesinde başka neler yapılabilir(!) bekleyip göreceğiz
• Stratejik yüksek teknoloji ürünlerinden mikroçiplerin tasarım, üretim ve ticarileşmesi için başta İstanbul ve Ankara illerimiz olmak üzere özel sektörü çok yıllı olacak şekilde destekleyeceğiz. Çip tasarımı alanında insan kaynağı havuzunun geliştirilmesi için üniversitelere altyapı, lisans, prototip üretimi ve personel geliştirme alanlarında destek vereceğiz.
Dünya ülkelerinin çok önemsediği ve şu an araç üretimindeki azalmanın en önemli nedeni olan çip teknolojisi için geç kalınmış bir hamle olarak görüyorum. Ki çip üreticileri derneği SEMI; “Dünya genelinde yeni çip üretim tesisi inşasına başlangıç sayısının, 2021’de 23, 2022’de 33 olduğunu, bu rakamın 2023’te 28’i bulacağını, bu çerçevede 2021-2023 döneminde Çin’de 20, ABD’de 18, Avrupa ve yakın çevresinde 17, Tayvan’da 14, Japonya’da 6, Güneydoğu Asya ülkelerinde 6 ve Güney Kore’de 3 yeni çip fabrikası inşaatına başlandığı,” bilgisini duyuralı çok zaman oldu.
• Herhangi bir sebeple üretim yapılamayan ve boş bırakılan tarım alanlarını üretime kazandıracağız.
Tüm platformlarda tarımla alakalı konuşmacıların hepsinin ilk uyardığı konu üretilmeyen arazilerin büyük kayıplara yol açtığıdır. Ancak bu sorunun hala seçim beyannamesine konularak sorunun giderilmemiş olması milli servetin yok olmasına seyirci kalmaktır.
• Kamu görevine ilk defa yapılacak atamalarda, görevin niteliğinin gerektirdiği haller dışında mülakat usulünü kaldıracak, atamaları yazılı sınav sonuçlarına göre yapacağız.
Hangi ittifak iktidara gelirse gelsin, kamu kurumlarında işe girişlerde mülakatın kaldırılması hiç kimseye inandırıcı gelmiyor. Bırakın seçim beyannamesine, anayasa kitapçığına yazılsa dahi bu düzenin değişmeyeceğine dair endişe var.
• Yargı mensupları için coğrafi teminatı hayata geçireceğiz.
Cumhuriyetinin 100. yılında hakim ve savcıların hala coğrafi teminatı yoksa o ülkede kuvvetler ayrıldığında bir sorun var demektir.
• Göçün yönetimi konusunda etkin bir diplomasi, sınırlarımızda etkin kontrol, önleyici bir güvenlik ve insani bir yönetim anlayışıyla hareket edeceğiz. Bu kapsamda; Birinci önceliğimiz yeni göç dalgalarının önlenmesi ve geçici koruma altındaki Suriyelilerin uluslararası hukuka uygun şekilde gönüllü ve güvenli bir şekilde kendi vatanlarına dönüşlerinin sağlanmasıdır.
Mülteciler konusuna biri yukarıda ikincisi ise benzer şekilde farklı bir maddede geçiyor. Ülkenin en önemli sorunu olan mültecilerin gönderilmesi noktasında gönüllülük esasına göre politika belirlenmesi eksik ve doğru bir yaklaşım olarak görülemez.
• İstikrarlı iç güvenlik temeline oturan stratejimizin en önemli bileşeni ise “önleyicilik” yaklaşımıdır. Artık sadece suçluyu yakalamayı değil, suçun işlenmesini önlemeyi hedefliyoruz. Bu sayede hem vatandaş memnuniyetini hem de kayıpları telafi için harcanan zaman ve kaynak maliyetinin önüne geçmeyi amaçlıyoruz. Ülkemizi suçun/zararın oluşmadığı bir ülke haline getirmek istiyoruz.
Zaten her ülkede hatta üçüncü dünya ülkelerinde dahi olması gereken bu politikadır.
Bağ-Kur’lulara Erken Emeklilik Mujdesi!
Bağ-Kur’lular için 9 bin prim gün sayısı çok fazla, Bağ-Kur’luları sadece ticaret yapan büyük işletme gibi görmemeli, primlerini ödeyemeyen taksici, kafeci, çay ocağı işletme sahipleri de düşünülmeli gibi gerek bu köşede gerekse pek çok platformda prim gün sayısının düşmesi gerektiğini belirttim.
Tabi bu açıklamaları yaparken kritik bir seçim sürecine girdiğimiz bu dönemde EYT’nin kabulü, staj ve çırakların talepleri, abo eksikliklerinin giderilmesi, Bağ-Kur’luların yüksek primlerinin düşürülmesi gibi isteklere “yangından mal kaçırıyorsunuz,” tarzında eleştirenler oldu.
Özellikle küçük esnafın aylık 3 bin liraya yakın primini ödemekte zorlandığı, hatta pek çoğunun Bağ-Kur primlerini ödeyemediği gerçeği ortada iken bu taleplere duyarsız kalmak olmazdı.
Taleplere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da duyarsız kalmadı ve Bağ-Kur prim gün sayısının düşürülmesi noktasında çalışma başlattı. Talepler doğrultusunda Bağ-Kur’lular, SGK’lılar gibi 7 bin 200 prim günü şartıyla emekli olabilecek. Yani prim ödemelerinin 1800 gün düşmesiyle Bağ-Kur’lular 5 yıl erken emekli olabilecek.
Tabi şimdilik tüm Bağ-Kur’lular bu düzenlemeden yararlanamayacaklar. 5 yıllık indirim ilk etapta 10 ve altında işçi çalıştıran esnaf için geçerli olacak. Yani taksici, kafeci, berber ve ayakkabıcı tamiri yapan esnafları kapsayacak.
Günlük kazançları 10’un üzeri işçi çalıştıran pek çok esnaftan daha fazla olan araç tamiri işletmeleri veya anahtar tamiri yapan esnaflarda bu düzenlemeden yararlanacaklar. Ancak bu adımların atılması çok önemli ve yangından mal kaçırma değil, küçük esnafı koruma amaçlı olduğunu belirtmek isterim.
Erzurum’un İhracat Karnesi
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) en fazla ihracat yapan ve ihracatı düşen illeri açıkladı. Verilen bilgiler ışığında Ocak-mart döneminde 9 ilin dış satımı 1 milyar doların, 28 ilin ihracatı da 100 milyon doların üzerinde oldu. Bu dönemde en yüksek ihracat 24 milyar 446 milyon dolarla İstanbul’dan yapıldı. İstanbul, ülke ihracatının yüzde 45’ini karşıladı.
Kocaeli 4,55 milyar dolar, Bursa 4 milyar dolar, İzmir 3,6 milyar dolar, Ankara 2,7 milyar dolar, Gaziantep 2,23 milyar dolar, Sakarya 4 milyar dolar, Manisa 1,3 milyar dolar, Denizli 1,07 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. Aynı dönemde ihracatı 100 milyon doların üzerinde olan iller Hatay, Mersin, Konya, Kayseri, Adana, Antalya, Kahramanmaraş, Tekirdağ, Samsun, Mardin, Eskişehir, Trabzon, Aydın, Balıkesir, Çorum, Şırnak ve Muğla olarak açıklandı.
Erzurum, ihracatta 81 il içerisinde 73.sırada! Erzurum’un gerisinde olan iller Bitlis, Muş, Kırıkkale, Bingöl, Ardahan, Tunceli, Kars ve Bayburt. Düşünün ki 640 bin nüfuslu Sivas’ın Mart ayı ihracatı 8 milyon dolar üzeri, ilk çeyrek ihracatı ise 23,5 milyon dolara yakın. Soğuk havası ortalama Erzurum’la eş değer olan ve aradaki 5 saatlik mesafenin ihracat oranı ortalama 8 kat! Erzurum Mart ayı ihracatı 1,15 milyon dolar, son üç aylık ihracatı ise 3,59 milyon dolar. Yine nüfusu 88 bin olan Tunceli’nin Mart ayı ihracatı, Erzurum ihracatından sadece yüzde 30’u kadar düşük. Sonuç olarak Erzurum gerek konumu, gerekse (göç verdiği halde) nüfusu bakımından hak ettiği ekonomik düzeyde değil.
Çok güzel noktalara gayet akılcı, mantıksal ve haklı bir bakış açısı getirmişsiniz Nihat Bey kaleminize sağlık.