Görüştüğüm EYT’lilerin pek çoğu “emekli olduktan sonra ayda iki tane araç alıp satsam emekli maaşı ile birlikte aylığım şu kadar olur, bu kadar olur” gibi planlarını anlatıyorlar. Araç alım satımı o kadar ayağa düştü ki artık yatırım aracından ziyade fırsatçılığın son dudağı oldu.
15.08.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ‘İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ ile; üçten fazla ikinci el motorlu kara taşıtı satışının ticari faaliyet kabul edilmesine yönelik yönetmelik değişikliği yapılmıştı. Yani bu yönetmelikle bir yıl içerisinde üçten fazla araç satışı gerçekleştiren kişilerin ticari faaliyet yaptığı değerlendirileceğinden vergi dairesine ödeme noktasında yükümlülük getirildi.
Ancak yetki belgesi ve diğer farklı yükümlülükleri olmadan memurundan, emeklisine, işçisinden esnafına kadar herkesin araç ticareti yaptığı ve hiç kimseye cezai müeyyide uygulanmadığını gözlemliyoruz. İkinci el araç ticareti yapan diğer bir kesim ise üç tane annesinin, üç tane babasının, eşinin, kardeşlerinin yanı tüm ailesinin üzerinden araç alım satımı yaparak yönetmeliğe uygun işlem gerçekleştiriyor.
TOKİ yoksulların ev sahibi olma amacıyla ilk evim, ilk arsam, dükkan gibi pek çok kampanya düzenliyor. Bu kampanyalarda müracaat edenin ailesinin üzerine herhangi bir tapu olduğu sürece müracaatlar iptal ediliyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sistemde mal varlıklarını tespit edebiliyorsa, Hazine ve Maliye Bakanlığı’da aynı şekilde aile içerisinde ki olağanüstü bir şekilde araç alım satımlarını tespit edebilir ve bu yangına su serpebilir.
Geçtiğimiz haftalarda yazdığım köşe yazılarında yetkililerin araçlara bilerek ve isteyerek müdahale etmediğini döviz ve altına yönelen yatırımların araçlara yönelmesi ve canlı para akışının sirkülasyonu sağladığını belirtmiştim. Ancak araç fiyatlarının artık rayından çıktığını ve düzelmesi imkansız sona gittiğini gözlemliyoruz.
Görüştüğüm bazı bayi yetkilileri araç üretimi ve yurda gelişi ile ilgili herhangi bir sorunun olmadığı bazı bayi, galeri ve merdiven altı satıcılarının piyasayı bu hale getirdiğini belirtiyorlar.
Geçen hafta otomotiv piyasasında 6 ay 6 bin kilometre düzenlemesi kapsamında gerçekleştirilen denetimlerde, otomobil yetkili bayi ve oto galerilere toplam 35 milyon 110 bin lira idari para cezası uygulandığı belirtildi. Bu ceza yüzlerce araç stoklayan bayiler için devede kulak ve caydırıcı değildir. Bunun yanında bir kaç bayinin, bayi yanında araç kiralama ekleri açtığı ve gelen sıfır araçları satmamaya kılıf bulma amacıyla orada bekletildiği bilgileri veriliyor.
Bu nedenle gerek Ticaret Bakanlığı’nın, gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bu soruna acil bir çözüm bulmaları gerekmektedir ki stokçular nedeniyle ihtiyacı olup da bulamayan veya fiyat istikrarsızlığı nedeniyle maddi olarak sorun yaşayan vatandaşlar daha fazla mağduriyet yaşamasın.
Asgari Ücret Komisyonu Bildiğimiz Gibi!
Asgari ücretliler için düşünülen Temmuz zammı toplantıları başladı. Kulislerde bir çok senaryo dillendiriliyor. Dolar hesabından, yüzdelik oranlara kadar değişik regülasyonlar konuşuluyor. Bu oranların neye, kime göre belirleneceği noktasında asgari ücretlilerin hiç bir umudu yoktur. Çünkü TÜRK-İŞ araştırmasına göre mayıs ayında dört kişilik ailenin açlık sınırı 10 bin 362 liraya, yoksulluk sınırı da 33 bin 752 liraya yükselmiş.
Komisyondan çıkacak karar en iyi ihtimalle 11 bin liradır. Sormak lazım, TÜRK-İŞ’in açlık ve yoksulluk sınırının üzerine ne kadar eklenirse asgari ücretliyi memnun eder veya rahat geçim sağlanır.
Ülkemizde enflasyonist bir iklim var ve hala dizginlenmiş değil. Eski Bakan Vedat Bilgin 500 dolar civarında ki sözleri gerçekleşir mi bekleyip göreceğiz. Ama önce halef Bakan Şimşek’in işverenin talebi olan yüzde 6’lık katkı payını onaylaması gerekiyor. Bakın işçiler zaten normal piyasanın üzerinde bir aylık alıyorlar. En düşük memur maaşı da 22 bin liraya yükseltiliyor. Bu durumda asgari ücretli ile memur maaşları arasında fark giderek açılıyor ve gelir dağılımı adaletsizliği sadece asgari ücretlilerin üzerinde yoğunlaşıyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısına bir asgari ücretle çalışan girmedikçe ve onun çektiği sıkıntılar dinlenmedikçe, büyük villalarından, özel şoförlü makam araçlarından, lüks lokantalardan çıkıp toplantıya katılanlar yoksulun dilinden anlayarak hakkaniyetli oran belirleyemezler.
Elon Musk’ta Çare Aramak!
EYT’liler için müjde verilmeden önce mağdurlarla birlikte tüm toplantılara katılır, gelecek planlaması noktasında fikir alışverişinde bulunurdum. Sonraki süreçte 8 Eylül 1999 öncesi sigorta girişi olanlara emeklilik hakkı verilmesinden sonra staj ve çıraklık dönemlerinde sigorta girişi olanlar yoğun bir mücadele içerisine girdi. Tabi devamlı olmasa da bazen bende toplantılara katılıyorum.
Hafta içi sosyal medyada gezinirken staj ve çıraklık platformlarında bir paylaşım gördüm. Paylaşımı görünce gözlerime inanamadım ve böyle bir şey olma ihtimalini düşünmek dahi istemedim. Birilerinin espri veya takılma amaçlı paylaşımda bulunduğunu düşündüm. Ancak bazı görüşmelerimde paylaşımın doğru olduğu ve staj, çıraklık platformlarında Twitter’in sahibi Elon Musk’tan gerçekten, ciddi ciddi yardım talep edildiğini öğrendim.
Ya Allah aşkına, hangi akıl fukarası Elon Musk’tan stajı çözmesi için yardım talebinde bulundu! CHP’liler hiç konuşmasa seçimi rahat kazanırlardı(!) Şimdi sizler biraz sussanız belki de staj daha rahat çözülecektir. Musk, sizin tweetinizi görmemiştir bile, görse de sizin gibi milyonlarca insan Musk’tan bir şeyler talep ediyordur zaten. Diyelim ki Musk’a ulaştınız, o zaman siz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hiç tanıyamamışsınız!
Kentsel Dönüşümde Evi Olanlar Çaresiz
Erzurum’un çeşitli bölgelerinde bulunan mekruh binalarda hırsızlar cirit atıyorlar. Kapı kollarından, musluk başlarına, kablolardan su saatine, pencere korkuluğundan prize kadar her şey çalınıyor.
Kolluk kuvvetlerinin bu bölgelerde daha sıkı devriye atması noktasında pek çok kez uyardık. Anlaşılıyor ki hala gereken önlem alınmadığı gibi tedbirlerde yetersiz kalınıyor. Ev ve binaları yıkmanın kalıcı tek önlem olduğunu düşünenler bir binada üç evin faal, diğerlerinin pasif olabileceği ihtimalini gözden kaçırıyorlar. Ve o bölgede oturanlar korku ve panik halinde yaşıyorlar. Aslında çevre halkı, tüm bu hırsızlıkları yapanların aynı kişi veya kişiler olduğuna inanıyor. Bu nedenle kolluk kuvvetleri her ihbarı ciddiye alarak değerlendirirse soruna kalıcı çözüm bulunabilir.