Merkez Bankası 2021 Mart ayından sonra yani 27 aydır ilk defa faiz artırdı. Politika faizi yüzde 8,5’tan yüzde 15 seviyesine çıkarıldı. Aslında kamuoyunun ortalama beklentisi çerçevesinde bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomik istikrara kademeli olarak geçileceğini, sıkı paraya keskin bir şekilde dönülmeyeceği sinyalini zaten vermişti.
Aslında politika faizinin yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükselmesi piyasaya etkisi noktasında belirleyici olabilir. Ancak faiz oranları noktasında o kadar önem arz edecek bir etkiye şimdilik sahip değil. Çünkü politika faizi yüzde 8,5 iken mevduat faizleri yüzde 40’larda, kredi faizleri ise yüzde 50’lere seyrediyordu. Devlet tahvil faizleri keza öyle.
Ancak politika faizinin artırılması; bilime dayalı kurallar çerçevesinde ekonomiyi alanında uzmanların yönetmesi, dışarıdan müdahale olmaması, piyasalara güven aşılanması, iç ve dış yatırımcıya istikrar ve şeffaflık mesajı gibi olumlu gelişmeler neticesinde plan ve programın habercisi noktasında önemlidir. Para Politikası Kurulu’nun son üç ay içerisinde ki kararlarının etkisine bir bakın, bir de 22 Haziran’da oluşturduğu etkiye bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Şu an altın ve döviz alım, satımı noktasında erken olduğu, acele edilmemesi gerektiği ve sadece eldeki mevcutların korunmasının yeterli olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında Kredili Mevduat Hesapları ve değişken faizli kredisi olanların sabit faize çevirmeleri faydalı olacaktır. Çünkü şu an etkisi az olsa da ilerleyen aylarda kademeli de olsa politika faizi yukarı yönlü seyrini sürdürecektir.
Faizlerin bu seviye ve daha yukarılarda olmasını tabi ki her vatandaş gibi bizlerde istemeyiz. Ancak faiz, kur, enflasyon birbiri ile bağlantılı zincirin halkalarıdır. Finansal istikrarın sürdürülmesi ve enflasyonun makul düzeye inmesi açısından bu denklemin ayarları çok iyi hesaplanarak kararlar verilmektedir!
Son olarak bazı ihracatçıların dövizin yükselmesinden dolayı duydukları memnuniyete kamuoyunda yoğun tepki oluştu. Ve “demek ki TL üzerindeki baskı ve değer kayıpları, şahsi çıkarlardan daha önemsiz olabiliyormuş,” dedirtti.
Şap Hastalığı Gölgesinde Kurban Bayramı
Kurban alımlarında vatandaşların acele etmediği, şap hastalığı korkusu ile alıcıların çoğunluğunun son günü beklediği gibi bilgiler alıyoruz.
Bulaşıcı olan şap hastalığına hayvanların temas etmesine gerek olmadığı, insanların ayakkabı ile ahıra girmesi halinde dahi hastalığa yakalanma riskinin yüksek olduğu gibi bilgiler de aldık. Yani hayvanları ahırdan dışarı çıkarmamak da çözüm değil.
Günümüz şartlarında kurban alımını son gün değerlendirmek daha akılcı ve mantıklı olacaktır. Çünkü Kurbanı aldıktan sonra hastalığa yakalanmasından dolayı vatandaşın yapacağı bir şey yoktur. Bu durumda Hakem Heyetine müracaat edilemeyeceği gibi mahkemeye gidilse dahi bir sonuç alınamaz. Bu nedenle bayram günü hem kurbansız kalınmaması hem de ödenen ücretin boşa gitmemesi açısından son günü beklemekte fayda var.
Bu yıl kurbanlık çok az son gün bulamayabilirsiniz gibi bilgi kirliliğine itibar etmemek gerekiyor! Alanında uzmanlarla görüşmemde, “kurbanlıkların yeterince olduğu, fiyatların geçen yıla göre yüzde 150 zamlı olduğu için bu yıl maddi yetersizlikten dolayı kurban kesimlerinin düşük olacağı” bilgisini aktardılar.
Bakan Bolat Hızlı Başladı
Ticaret Bakanlığı, Kurban Bayramı öncesi fahiş fiyatlarla ilgili 81 ilde denetim başlattı. Bu konudan dolayı bizlere de yoğun şikayetler geliyor. Özellikle ulaşım konusunda otobüs fiyatlarının aşırı pahalı olduğuna dair tüketiciler muzdarip olduklarını dile getiriyorlar.
Bakanlık, ulaştırma, gıda, giyim gibi konularda fahiş fiyat denetimlerini gerçekleştiriyor. Ancak bakanlığın tüm otobüs firmalarını denetleme imkanı olmadığından bizlere de önemli görevler düşüyor. Kendi kafasına göre fiyat belirleyen otobüs firmalarını Ticaret Bakanlığı’na, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına, Ticaret İl Müdürlüklerine şikayet ederek hem ceza almaları sağlanabilir hem de başkalarının mağdur edilmemesinin önüne geçilebilir.
Statükocu Başkanla Yola Devam!
Seçim bitmiş, bakanlar atanmış, ekonomi kurmayları programlarını yapmış. Ama biz hala statükocu bir ana muhalefet partisi başkanının fantezilerini dinliyoruz!
Allah aşkına 12 seçim kaybettikten sonra hangi yüzle seçmenin karşısına çıkıp değişik bahaneler öne sürüyorsunuz?
Makam ve çıkar uğruna Kılıçdaroğlu’nu destekleyenlerin en kolaycı cevabı Erdoğan’ı da bu şekil eleştirebilir misiniz? Şeklinde oluyor.
Burada eleştirilen ana başlık ülkeyi yönetmek değil ki, seçimi kazanmak! “Erdoğan’ı bu şekilde eleştiremezsiniz” diyenler, ya insanların aklıyla alay ediyorlar, ya gerçekten geri zekalılar.
Girdiği hiç bir seçimi kaybetmemiş bir lider neden eleştirilsin? Şu gerçeği artık anlayın, son seçimde Kemal Kılıçdaroğlu yerine yapay zeka ile seçime girilseydi kazanma şansı daha fazla olurdu!
CHP binasının en şatafatlı katına kurulan maaşlı trol ordusu da değişimi engelleyemediği ortada! (ki) Artık sağcısı, solcusu, ulusalcısı, muhafazakarı, girdiği her yarışı kaybetmiş ana muhalefet partisi başkanının konuşmalarını ciddiye almıyor (!) Hatta dinlemek dahi istemiyor. Bu nedenle gündemi meşgul etmek ve ayak bağı olmak yerine ana muhalefet partisi başkanı ve tüm yönetiminin susması daha verimli sonuçlar çıkaracaktır.