‘İncil ve Tevrat karanlığında Amerika!’
Rüyamda tanış olup sohbet ettiğim Nurlu dedenin topaç benzetmesi, kemale ermiş ABD’nin, yaklaşan zevalini anlatan güzel ve etkili bir örnekti. Evet, ABD artık dönme hızını kaybetmiş ve yalpalamaya başlamış durumda. O, bir karadelik yahut insanlık tarihin en büyük ve en karanlık lekesi. Her kemalin bir zevali olması gibi onun da vakti yaklaşıyor.
Verandada kahvaltı yapmış hasır koltuğu yaslanmıştım. Uyuyakalmışım. Nurlu dede yeniden rüyama gelmişti. Ben de ona çay ikram ediyordum. Dedim ki: “Dün geceki sohbette kullandığın topaç benzetmesi bir harika idi.”
“Evet, kemal ve zeval döngüsünü izah eden bilimsel bir misal” dedi. “ABD topacı eninde sonunda devrilecek, gidiş onadır. Benzetmen içime matematiksel bir kesinlik üfledi. ABD’nin kemale erdiğinin ve zevalinin yaklaştığına inanıyorum; zevaliyle ilgili başka kanıt var mı?”
“Olmaz mı” dedi bilge bir tavırla. “ABD nedir ki? Etnik çeşitliliğin bir araya gelerek oluşturdukları kırk haramiler ülkesi. Kapitalizmi ve askeri gücü kullanarak dünyayı soyup soğana çeviriyor. Amerika’da her milletten her dinden insanlar yaşamaktadır. Onları bir arada tutan ise menfaat. Menfaatler korunduğu sürece ABD’yi kimin yönettiği, kimin bu ülkeyi bir karadeliğe yahut insanlığın yüz karası bir ülkeye dönüştürdüğü bu insanlara çok da önemli gelmiyor.”
“Anlaşılan Amerika’yı iyi tanıyorsunuz. Bu ülkeyi hangi etnik köken yahut inanç yönetiyor?”
Nurlu Dede, tebessümlü yüzüme baktı. “Yok, yok… Ben, bir Amerikan uzmanı değilim, matematik öğretmeniyim. Ama bu konulara merakım var, okuyorum.” Susup çayından bir iki yudum içti. Bardağı tabağa koyup koltukta geriye yaslandı.
“ABD’yi hangi etnik yapı ve inanç yönetiyor? Bunların cevabı ABD’nin neden karadelik yahut kara leke olduğunun da cevabı.”
“Öyle…”
“AB’nin temel nüfusu Avrupa ülkeleri. ABD'de siyasette en etkili inanç mensupları ise Avanjelistler. Bu inancın siyasetteki etkisi, özellikle, Ortadoğu politikaları üzerinde önemli bir rol oynamaktadır. Avanjelistler, genellikle İsrail'i desteklemekte ve Yahudilerin Tanrı'nın seçilmiş halkı olduğuna inanmaktadırlar. Bu inanç, Hıristiyan siyonizmi olarak adlandırılan bir doktrinden kaynaklanmaktadır. Hıristiyan siyonizmi, Yahudilerin İsrail topraklarına dönmesinin, Mesih'in ikinci gelişinin ve kıyametin habercisi olduğunu savunmaktadır.”
“E, hani, ABD pozitivist ve laik bir ülke idi…”
Nurlu Dede epey güldü.
“Bizleri kandırıyorlar tabi… Sadece Amerika değil dünyada laik ve pozitivist bir ülke yok.”
“Bir de Hıristiyan Siyonizmi dediniz. Bu sözü duymuşluğum var, biraz açar mısınız?”
“Hıristiyan Siyonizmi, 19. yüzyılda İngiltere'de ortaya çıkmış ve ABD'ye yayılmıştır. ABD'de, Hıristiyan Siyonistler, evanjelik Protestanlar arasında önemli bir kesimi oluşturmaktadırlar. Hıristiyan Siyonistler, hem dini hem de siyasi bir hareket olarak, İsrail'in güvenliği ve genişlemesi için lobi faaliyetleri yürütmekte, İsrail'e maddi ve manevi destek sağlamakta ve İsrail karşıtı tutumları eleştirmektedirler.”
“Bu sebeple ABD’ye büyük İsrail de deniyor! Amerikan dış politikasını bunlar mı yönetiyor?”
“Hıristiyan siyonizminin ABD dış politikasına etkisini, özellikle Donald Trump'ın başkanlığı döneminde açıkça gördük. Trump, Hıristiyan Siyonistlerin uzun süredir istediği bir karar olan Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı, İsrail'in, Golan Tepelerini ilhak etmesini destekledi ve İran ile nükleer anlaşmadan çekildi. Trump'ın bu politikaları, Hıristiyan Siyonistler tarafından memnuniyetle karşılandı. Bugün de Gazze katliamları Amerika’nın desteği ve onayı ile gerçekleştiriliyor…”
“Ama Tevrat ve İncil’e dayandırılan adaletsizlik, ABD topacının dönme hızını azalttığı gibi yalpalayarak dolaşımını da artırdı. Ortadoğu'da barış ve istikrarı ABD tehlikeye attı. Artık hiçbir Müslüman ülke ABD’ye güvenmiyor; varlığını ve etkisini askeri ve mali gücüyle sağlıyor.”
“Yani zulmediyor, haksızlık ediyor”
“Evet. Sonuç olarak, ABD'de Avanjelist inancın siyasetteki etkisi, Hıristiyan siyonizm doktrini çerçevesinde, İsrail'e yönelik güçlü bir destek ve Ortadoğu'da İsrail lehine müdahaleci bir tutum olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum, ABD'nin bölgedeki diğer ülkelerle ilişkilerini zorlaştırmakta ve Ortadoğu'da çözümsüzlüğü derinleştirmektedir.”
“Ama bu hakikate rağmen hâlâ sempatizanları var…”
“ABD’nin çekim gücünün kaynağı, farklı açılardan değerlendirilebilir. ABD, her ne kadar ağır borç yükü altında olsa da, hala dünyanın en büyük ekonomisi. En güçlü askeri güce sahip. ABD demokrasisi, insan hakları, özgürlük ve çeşitlilik gibi değerlere değer verdiği sanısı bir aldatmacadır. ABD, dünyada hangi ülkeye müdahale etti ise orası cehenneme döndü. O, parıltıları dökülün bir yıldız, bu yüzden bir kara leke yahut kara delik. Öte yandan ABD, kendisini içten içe çürüten birçok sosyal soruna sahip bir ülke: Gelir eşitsizliği, yoksulluk, ırkçılık, sağlık sistemi, eğitim kalitesi, suç oranı, uyuşturucu bağımlılığı, alkolizm, cinsel aşırılıklar ve siyasi kutuplaşma gibi konularda ciddi problemler yaşıyor. Kendi ülkesini düzlüğe çıkaramayan bir ülkenin dünyaya vereceği kan ve gözyaşından başkası olmadığını görüyoruz.”
İkimizde arkamıza yaslandık ve bir süre sessiz kaldık. Sonra ben şöyle bir özetleme yaptım, bilmem sizler de katılır mısınız: “Topaç çevirme, fizikte dönme hareketi ile ilgili birçok ilginç fenomeni gösteren bir benzetme. İdeolojik devlet yapıları, toplumsal formasyonun karmaşık ve dinamik bir düzeyidir. Bu benzetme, sadece ideolojik devlet yapılarının toplumsal gerçeklik ve devletlerle olan ilişkilerini ve yaşadıkları değişimleri anlamak için bir araç olarak kullanılabilir. Nurlu dedenin benzetmesi bana ilham verdi. Topaç çevirme benzetmesiyle ideolojik devlet yapılarını analiz etmemiz daha kolay. Evet, ABD topacı yalpalama devrine girdi, devrilmesi tabiat kanunudur! ABD gibi, bir zamanların hızlı topaçları yani birçok sömürgeci ülke miadını dolduruyor. Bu yüz yılda insanlar çok şeye şahit olacaklar…”
Hanım dokunarak beni uyandırdı; karpuz getirmişti. Bakışlarım konuğumu arıyordu.
“Nurlu dede nereye gitti?” dedim.
Hanım tuhaf tuhaf yüzüme baktı. Hâlâ rüyamın etkisinde olduğumu anladım.
“Haydi, Hanım, otur, Amerikalılar görmeden bu güzel karpuzu birlikte yiyelim…”
Bu defa yüzüme daha bir tuhaf baktı.
“Otur, otur da bir an önce yiyelim,” dedim gülerek, “Onlar, sadece petrolümüzü ve topraklarımızı çalmıyor, biliyorsun!..”