Bulkasım Kampı
Ortaokul son sınıftayken, “Hasankale ilçesinin Bulkasım köyünde bir kampa katıldım” diyen Cindilli, “O, siyasi tarihe ‘komando kampları’ diye geçen kamplardan biri. Otuza yakın insan vardı, yarıya yakını Iğdır’dan gelen milliyetçi gençlerdi. Onların sayesinde Şia nedir, Caferilik nedir öğrendik” demektedir.
Gerek Iğdırlı milliyetçilerden gerek kamp süresince aldıkları eğitimden ülkücü / milliyetçi bakış açısının sağlamlaşmaya başladığını, tarihimizin okullarda doğru okutulmadığını, Safavi ve Osmanlı mücadelesinin temelinin dini ve mezhebi olmadığını ve bir iktidar savaşı olduğu öğretiliyor.
Bulkasım kampına önem atfeden Cindilli bu kampa Kürt kökenli arkadaşlarının katıldığını da belirtiyor. (Cindilli, anlatısının bir yerinde ‘Selahattin Eyyubi’nin Alparslan kadar atamız olduğunu ifade eder) Kampta sadece ideolojik eğitim verilmiyor, aynı zamanda döğüş teknikleri konusunda da eğitiliyorlar.
Türk, Kürt, Azeri… Birçok ülkücü / milliyetçi ismin de zikredildiği Bulkasım Kampı hatıralarında Sn. Cindilli şu tespit ve yorumla tamamlıyor ki ülkücü / milliyetçi bakış açısını da temellendirmiş oluyor:
“Bizim çeliğimize su verme noktasında bu Bulkasım Kampı’nın bir ehemmiyeti var. Hem Eyyubi diye bir atamız var hem de Şah İsmail diye bir atamız var. Nakşî şeyhinin oğlu, bir Türk. Türkçü danışıyor, Türkçe yazıyor. Sonra da öğrenebilirdik ama orada pratiğini yapıyorsunuz. Ama ‘Turanlılarız, adiyi-şüğli-selefiz biz! Öz kavmimizin başına engel kelefiz biz!’ Bugün olduğu gibi… Tarihe at gözlüğü ile değil de geniş bir perspektiften bakmayı, metodolojik değilse bile hissiyat olarak herhalde buralarda biraz kavrayabildik.” (s, 67)
Son nokta!
Hatıralarım kitabının ‘Allah bizi Kur’an’da kiminle kardeş etmişse onunla kardeşiz’ (s, 60) diyen Cindilli’nin aşağıdaki ‘son kararını’ yazmaması gerekirdi. (Nurcu lideri Kırkıncı’nın ve Milli Görüşün Bakanlarından Esengün’ün anlatılarında kardeşlerin birbirine nasıl mesafe koyduklarını göreceğiz.) Şimdi Sn. Cindilli’nin son kararını okuyalım:
“Benim meşrebimi oluşturan değerler milliyetçilik ve ülkücülüktür. Bunlardan da hiç pişmanlık duymadım. Bunların dışında da bir tane cemaat tanıyorum: cami cemaati. Allah bizi oraya layık etsin. Aklımızı ne bir tarikata, ne bir cemaate kiraya vermemişiz. Onlarda kuvvetli zamanlarda hiçbir zaman bizi adam yerine koymamışlar…” (s, 74)
Sn. Cindilli’nin hatıralarından yaptığımız alıntıların değerlendirilmesi:
- Bulkasım kampı, 1969 yılında Hasankale ilçesinin Bulkasım köyünde düzenlenen ve ülkücü / milliyetçi gençlerin katıldığı bir eğitim kampıdır. (Katılımcılar bir yerde otuz bir yerde 20 civarında zikredilmiştir.)
- Kampın amacı, Türk, Kürt, Azeri gibi farklı etnik kökenlerden gelen gençlere ülkücü / milliyetçi ideolojiyi öğretmek ve onları siyasi mücadeleye hazırlamaktır.
- Kamp süresince gençler, hem tarihi, dini ve mezhebi konularda bilgilendirilmiş, hem de dövüş teknikleri konusunda eğitilmişlerdir.
- Kampın katılımcılarından Cindilli, kampın kendisine ideolojik kimlik kazandırdığını ve tarihe geniş bir perspektiften bakmayı öğrendiğini söylemektedir.
- Cindilli, kampın kendisini milliyetçi ve ülkücü yaptığını, başka bir cemaate veya tarikata bağlı olmadığını, sadece cami cemaatine mensup olduğunu ifade etmektedir. (Devam edecek.)
Evet, Soğuk Savaş döneminde (1947-1991), ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki ideolojik çatışma, dünya genelindeki ülkeleri etkileyen bir süreçti. Bu dönemde Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkede, ABD ve Sovyetler Birliği'nin etkisi altında kaldı.
ABD, kapitalist demokrasiyi savunurken, Sovyetler Birliği ise komünizmi benimsemişti. Bu ideolojik farklılık, ülkeleri politik, askeri ve ekonomik olarak birbirlerine karşı pozisyon almaya yönlendirdi. Soğuk Savaş'ın etkisi altında, birçok ülkede sağcı ve solcu gruplar arasında ideolojik bölünmeler yaşandı.
Türkiye'de de Soğuk Savaş döneminde, ABD'nin etkisi altında kalarak NATO'ya üye oldu. Diğer yandan, sol ideolojilere yakın gruplar da Sovyet etkisi altında kaldı. Bu durum, Türkiye'deki gençlik hareketlerinde, öğrenci gruplarında ve siyasi partilerde ideolojik ayrışmalara yol açtı. Gençlik, ideolojik eğitim ve siyasi mücadele konularında, Soğuk Savaş'ın yansımalarını hissetti, bu da bazen şiddet içeren olaylara neden oldu.
Bu şiir mısraı, Azerbaycanlı şair Mirza Elekber Sabir’in “Fəxriyyə” adlı eserinden alınmıştır. Şiir, Türklerin tarih boyunca yaptıkları hataları ve kendi aralarındaki çekişmeleri hicivli bir dille anlatır. Şiirin Türkiye Türkçesine çevirisi: ‘Turanlıyız, atalarımızın işini gücünü bırakmışız biz! Kendi milletimizin başına bela olmuşuz biz!’