“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Fetih – 14)
Rabbimiz, ayette göklerin ve yerin mülkü bana aittir, diye buyuruyor. Yaratılıştan günümüze kadar, ne kadar zaman geçti, bilmiyoruz. Fakat belli ki bu çok uzun bir süredir. Bu uzun zaman diliminde göklerde ve yerde yaratılan ilahi düzen bozulmadan devam etti ve kıyamete kadar da devam edecek.
Dünyamızda iki yüzden fazla ülke ve bu ülkeleri yöneten başkanlar var. Küresel ölçekteki sorunların temelinde çok sayıda başkanın olması ve her birinin kendi ülkesinin menfaatine göre bir siyaset takip etmesi yatmaktadır.
Yere ve göklere başka kuvvetlerin bir etkisi olsaydı bu güne kadar kainatın düzeni defalarca alt üst olurdu, ama olmuyor, olmayacak; çünkü varlık Allah’ın mülküdür ve mülkünde ortaksız tasarruf sahibi yalnızca Allah’tır.
Yerin ve göklerin düzeni düşünüldüğünde bu düzen, insan aklının kavrayabileceği bir nitelik değildir. Bütün ilimleri taşıyan insan aklı şöyle diyebilir: Dünyanın ve göklerin düzeninin devam etmesi gösteriyor ki, varlığı, Allah’tan başka kimse sahiplenemez. Yaratan’ın gücü, bilgisi moleküler yapılardan kütlesine kadar her varlıktadır. O, yarattıklarına karşı merhametlidir. Gülden güneşe, topraktan havaya, sudan ateşe, tüm varoluş O’nun sevgisinin eseridir.
Allah insana, bedeninde ve dış dünyada tasarruf hakkı vermiştir. Bir kimse, beden mülkünde, heva hevesin peşine düşer, gücünü başkalarının çıkarına zarar verecek şekilde kullanırsa, mülkte bozulma zuhur eder. Kur’an’la ıslah edilmezse o kişi ‘mudil’ sıfatıyla terbiye edilir ki, terbiye mekanı da cehennemdir. Kişi, Allah’ın emaneti olan beden mülkünde, hatalı işler yapar da tövbe ederse, günahlarından bağışlanır. Ayetin sonu bu müjdeyi vermektedir: “… Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”
Sonuç: Allah, malından dilediğine verir, dilediğinden alır. O, dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. İnsan, Rabbine karşı ihlaslı bir kalp ve akılla hareket ettiğinde, dindeki ihlas derecesi, Allah’ın sevgisini cezbeder, böylece ahirete günahlarından affedilmiş olarak geçer ve cennete doğru yoldan girer.