Uydur uydur dur, diyeceğim de, bazen uyduruk ifadeler meramı ifade etmeye de yarıyor. Onlardan biri de yüz yılımızın insanlarını alfabenin harfleriyle tasnif etmek.
İnsanları harflerle tasnif edip yorumlamak Batı’nın bir icadı. Rivayet muhtelif; bu usulü ilk kez ekonomistler ile siyasetçilerin kullanmaya başladıkları söyleniyor.
Her ne ise, kapitalizm zamane insanını, özne değil, nesne olarak görüp gösterdiğinden yüz yılın başından beri aşağıdaki tablodaki gibi bir tasnife tabi tutulmuş durumdayız:
“Kuşak isimleri ve yılları şu şekilde sıralanıyor:
Sessiz Kuşak (Silent Generation) 1925- 1945
Bebek Patlaması (Baby Boomer) 1946- 1964
X Kuşağı 1965- 1979
Y Kuşağı 1980- 1999
Z Kuşağı 2000- 2012
Alfa Kuşağı 2013 ve sonrası...”
*
Z kuşağının modası geçiyor mu?
Nesiller gerçekte bu kadar keskin bir ayrıma uğramış değil. Fakat bu tasnif, teknolojinin gelişmesine ve her neslin teknolojiye ne kadar maruz kaldığına bağlı olduğundan bir mantığı var.
Ben, 50 yıl önce gazeteciliğe başladığımda, elle dizgi, tipo baskı ve daktilo vardı, ama şimdi gelişen teknoloji her mesleği olduğu gibi gazetecilik mesleğini de yeniden biçimlendirdi.
Teknoloji her mesleği ve haliyle herkesi yeniden yeniden biçimlendiriyor.
Bunu artık herkes görüyor: Bireyi ve toplumu en hızlı ve radikal biçimde değiştiren teknolojideki gelişmelerdir. Şu an ülkemizde bütün nesiller, birkaç günlük bebekten 90’nlık dedeye neneye dek, akıllı telefonların, sosyal medyaların ‘mecralarında’ hayatlarını yaşıyorlar.
Z kuşağının özellikler neler?
Z kuşağı, 2000–2012 arası doğanlar... 2013 ve sonrası doğanlar ise Alfa Kuşağı. Yani bunlar 20- 23 yaş arası genç nüfusumuz.
Bilgiyi çok hızlı işleyebilmek gibi özelliklere sahip olan Z Kuşağının, analitik ve hızlı düşünebildiği, öz güvenlerinin yüksek olduğu, özgür ve bağımsız hareket edebildikleri, fakat takım çalışmasına pek yatkın olmadıkları yazılıp çiziliyor.
Z kuşağı dijital teknolojiyle arası on numara. Bilgiyi çok hızlı ulaşmakta ve bilgiyi işleyebilmekteler.
Teknolojinin kucağında doğan ve teknolojinin kucağında büyüyüp ölen bu nesil, Z ve Alfa kuşağı; birer ‘internet nesli.’
Bunların mahalleleri hatta şehirleri hata hatta dünyaları sosyal medya platformları. Siyasi partiler ve reklam veren şirketlerin de hedef kitlesi bu kuşaklar.
Z ve Alfa kuşağı kayıp kuşak mı?
Z ve Alfa kuşağını sosyal medya büyütüyor. Bunun anlamı bu kuşaklar milli kültürden çok ortak dünya kültürüne daha aşina ve eğilimli büyüyorlar. Dünya kültürü ise, pozitivist-laik-ateist paradigmaya bağlı, kendi için yaşayan insanları yetiştiren bir sistem. Abartarak söylersek, bu nesillerin vatanı dünya, ana babaları akıllı telefonlar; arkalarındaki operasyonel güç ise, küresel kapitalizmdir: BATI ve ABD.
Akıllı telefonlarla nesillerimizi çalıyorlar!
Öte yandan Z ve Alfa kuşağında evlenmeme, mülkiyet edinmeme, emekliliği çok uzak bir ihtimal olarak görme, bir işe, tabiri caizse, ‘sap olamama’, kamuda uzun yıllar çalışmayı yadsıma, iş beğenmeme, her işe bir ‘kulp takma’ vb. pek çok yeni değerler edindiklerini gösteren araştırmalar internette meraklısını bekliyor.
Z ve Alfa’dan sonra gelenlerle ne gelir, onu da yaşayanlar görecektir.
Kırgız Yazar Aytmatov’un ‘Gün Olur Yüzyıl Olur’ romanında toplumsal yabancılaşmayı gösteren örneklerden biri Nayman Ana'nın oğlunun düşman elinde beyninin yıkanması ve geçmişini unutup, bedeniyle ve ruhuyla, karşı tarafına buyruğu altına girmesi yeni efendisine yaranmak için kendi değerlerine ve ailesine ihanet edecek bir hale gelmesi anlatılır.
Nesiller Mankurtlaşınca Nayman Anaların ah vahı derde deva olur mu, bilemem. Ama ülkemizde, nesilleri mankurtlaştıran akıllı telefonlar, çocuk büyütmekte bir yöntem olarak doludizgin at koşturuyor: Öyle ki; analar, bir haftalık bebeklerinin önüne akıllı telefondan video açıp koyuyorlar. O çocuklar, yarın, birer Mankurta dönüştüğünde Nayman Analar kahreder mi? Onu da sanmıyorum; çünkü sistem önce anne ve babaları mankurtlaştırıyor!
Fakat bu gerçekleri acaba kaç vicdan sahibi kabul edecektir!