Atatürk Üniversitesi’nde rektör adaylığı için başvuru süresi tamamlanmış. Sosyal medyada gördüğüm bir paylaşıma göre, 132 Profesör, ‘Atatürk Üniversitesi’ni ben yönetmeliyim’ arzusuyla aday olmuş. İlginç bir başvuru sayısı! Bu psikolojiyi anlamaya çalıştığımızda şu türden sonuçlar ortaya çıkıyor:
- Atatürk Üniversitesi gibi köklü ve prestijli bir üniversitenin rektörlüğü, kariyer açısından çok cazip bir pozisyon olarak görülür. Bu nedenle birçok profesör bu fırsatı değerlendirmek istemiş olabilir.
- AÜ’de 2 binden fazla akademik kadro var. Rektörlük pozisyonu için başvuran sayısının yüksek olması normal karşılanabilir.
- Yüksek başvuru sayısı şunu da yansıtıyor olabilir: Üniversite içindeki demokratik ve çoğulcu yapının bir yansıması. Herkesin rektörlük için aday olma hakkının bulunması.
- Ya da içi pek doldurulamayan şu değişimci söylem: Mevcut yönetimden memnun olmayan aday profesörler, değişim ve yenilik adına rektörlük pozisyonuna talip olmuş olabilirler.
Bu kadar fazla sayıda adayın olması, üniversite içinde ciddi bir rekabet ve çeşitliliğin olduğunu gösterse de bunun demokrasiyi ve çoğulculuğu ne derece yansıttığı ve iyi bir şey olduğu, bize göre net değildir.
-Prof. unvanı yeterli mi?
Bir insanın profesör unvanına sahip olması onun kendi alanında bilgili biri olduğunu gösterebilir. Ancak, bir üniversiteyi yönetmek, sadece akademik bilgi ve uzmanlık mı gerektirir? Hayır! Unvan dışında daha başka niteliklerin de olması zorunludur.
Mesela; bu tür bir görevi üstlenecek şahısta yönetim ve liderlik becerileri de gerekir. Bu, stratejik planlama, bütçe yönetimi, insan kaynakları yönetimi ve kriz yönetimi gibi konuları kapsar.
Yeterli bir rektörde şu beceriler görülür. Öğrenciler, öğretim üyeleri, idari personel, devlet kurumları ve toplumla etkili iletişim kurabilmek; diplomatik beceriye sahip olmak, üniversitenin kısa ve uzun vadeli hedeflerini belirleyip bunlara ulaşmak için stratejiler geliştirebilmek.
En önemli bir diğer nitelik de AÜ’yi yönetirken, yönetiminde şeffaflık, adalet ve etik değerleri gerçek anlamda korumak becerisi sergilemektir. Türkiye hâlâ ideolojinin etkisinde olduğu için göreve gelenler de ‘yandaşlık’ psikolojisinden kendilerini ve yönetimlerini kurtaramadıklarından pek çok adaletsizliğe sebep oldukları gibi manasız kutuplaşmaları da yaşatır.
Devam eden bir hastalık olarak siyasi görüşlerin ve pazarlıkların üniversite seçim süreçlerinde etkili olması, liyakat ve adalet ilkelerinin zedelenmesine neden olmaktadır. Bu durum, kurum içindeki güveni ve verimliliği olumsuz etkilemektedir. Benzer siyasi görüşe sahip adayların birbirine destek vererek bazı pozisyonlar karşılığında anlaşmalar yapması, üniversite yönetiminde güç dengelerinin bozulmasına ve bazı grupların aşırı etkili olmasına yol açmaktadır.
Sonuç olarak, bir profesörün rektörlük gibi üst düzey bir idari pozisyona uygun olup olmadığını belirlemek için sadece akademik başarılarına bakmak yeterli değildir. Yönetim becerileri, etik değerler ve stratejik vizyon gibi birçok faktör de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu tür pozisyonlara seçilecek kişilerin, üniversitenin tüm paydaşlarına karşı sorumlu ve adil bir yönetim sergileyecek kapasitede olmaları gerekir.
Kamuoyunun üniversitelerimizden beklediği değişim budur.
Partinin değil Erzurumlu biri olsun o da Aşkale meslek yüksek okulu müdürü mutlu Kundakçı olsun yaptığı projeler yakından takip ediyorum çok başarılı 50 yaş ve üzerini rektör değil emekli yapmamaları lazım
Geçmiş yılların vizyoner yapısından kırıntı dahi içermeyen Atatürk üniversitesinin tek rektörlük makamı için 132 kişininin birden müracaat etmesi oldukça manidar görünüyor! Akademisyenlerin işini gücünü yapmak yerine yönetici olmak için çoğu zaman meşru olmayan bir zeminde kıran kırana mücadele etmeleri ise diğer bir göz yaşartıcı olay olsa gerek! bundan çok çok uzun yıllar önce insanların hevesle çalıştığı alt yapı ve teknik destek elemanının bolca bulunduğu bu üniversitede artık herkesin yönetici olmaya çalışması işleri biraz daha vahim bir hale getirmiş durumda! Ne diyelim böyle giderse yakında fakülte kapılarında dahi yardımcı elemanların zor bulacağı üniversitelerde bu yarışa katılan herkese şimdiden başarılar ve bol şanslar diliyorum!! Yolları ve bahtları açık olsun....
Ataturk universitesi erzurumun aynası ve gülen yüzüdür. Yazık ki COMAKLI döneminde üniversitemiz ivme kaybedip, liyakat ve adaletten uzaklaşmış, Adeta es dost hisim akrabaya kadro tahsis edilen bir kuruma dönüşmüştür. Temennimiz liyakat sahibi bir Hocamız Rektör olur ve Üniversitemiz adı gibi örnek ve rehber olur.
Hasan Dayı Hiç bir şeyden anladığın yok, öylesine konuşmuşsun, boş konuşmuşsun. Boş adamsın belli.
Atatürk Üniversitesine Erzurumlu olmayan, Demokratik anlayışlı, adaletli, toplumsal kaynaşmayı becerebilen, vizyonu ARGE ve bilimsel çalışmalara uygun olan vatansever kimliğine sahip, birisinin yönetmesi, doğudan güneşin doğması gibi ufuklar açar. Erzurumlu gelirse sen bu kazadan, ben bu kazadan, o oradan, bu buradan zihniyetiyle ayrımcılığı körükleyerek hak etmeyenleri torpillerle belirli görevlere getiriyorlar. Bunada ben milliyetçiyim diyorlar. Milliyetçilik kaybolan vatan sınırları olan misakı milli sınırlarına tekrar sahip olmak için durmadan vatan için millet için ayrım yapmadan çalışmaktır.
Üniversitenin yönetimine şöyle sol görüşlü ve gerçek Atatürkçü biri gelse daha iyi olmaz mı? yoksa sadece ismi Atatürk olan ve gerikalmışlığın fotoğraf albümü olan bu üniversite de bir tane bile Atatürkçü kalmadı mı?
Atatürkçü olanlar daha iyi yönetir diyorsunuz, hımmm
Atatürk üniversitesi yeni rektörü inşallah yine Ömer Çomaklı hocamız olur çünkü başarısı ortada en güzel örneklerinden biri olan üniversitemizin araştırma üniversitesi olması ve bunu gibi nice büyük başarı sayın Cumhurbaşkanımız başarıyı ödüllendiren birisidir.
Mevcut Rektör zaten Ömer Çomakli yaptiklari ortada önceki dönem rektor yardimci idi.Arastirma üniversitesi yoksa mevcut Atatürk Üniversitesine ne olduda Araştirma üniversitesi adi altinda mevcut üniversiteyi bitirmeye çalişti.