Buna birazda hayalimdeki Erzurum diyebiliriz. Daha önce Erzurum için hayallerim diye bir yazı yazmıştım. Merak edenler internette arama yaparak yazıyı okuyabilirler. Bu yazımızda tekrara düşmemeye çalışacağız. Yazacaklarımın bazılarının artık gerçekleşmesi neredeyse imkânsız olduğu, bazılarının ise hayalden öteye geçmeyeceği düşünülebilir.
İnsanı yaşatan hayalleri ve umutları imiş. Şehirleri yaşatan da insanlar. Bugün Dünya'da adından söz ettiren şehirler var; kimi dev gökdelenleri, iş merkezleri, insan vücudundaki damarlar gibi yolları, metroları ile Newyork , Tokyo gibi şehirler, kimi tarihî eserleri, tabiatı, insanın içini ısıtan bahçeli sokakları, asırlardır kaynağından akan ırmakları, dereleri , küçücük bozulmamış, tarlaları bağları olan köyleri, mahalli kıyafetleri, gelenekleri, görenekleri ile yaşayan Batum, Prag, Paris, Londra, Venedik gibi şehirler.
Bunların içinde Erzurum’u nereye koyacağız? Bir taraftan dört bin yıllık yerleşik şehir konumu, medeniyetlerden kalan izleri, Saltuklular, İlhanlılar, Selçuklular, Osmanlılar dönemlerinden olanca yıkıma, tahribe, ihmale rağmen tarihi, çeşmeler, kapılar, hanlar, kervansaraylar, köprüler, kaleler, konaklar, camiler şehri Erzurum’u nereye koyacağız.
" Tarihi yaşatarak kentsel dönüşüm" gibi muğlak belirsiz sloganlarla, "Devasa apartmanların çevrelediği beton duvarlara; " Yakutiye, Erzurum'un tarihî yüzü " pankartları asmak ne kadar trajikomik bir durumdur.
Caddelerinde dükkân ve mağaza isimlerinin, yabancı yiyecek ve içecek markalarının levhalarının, reklamlarının boy gösterdiği Erzurum’u nereye koyacağız?
Büyükşehir diye köylerinin mahalle yapıldığı, şehirdeki mahallelerinin isimlerinin kaldırılarak, anlamsız birleştirme yapıldığı, kaldırımların oto park azlığından araçlarla işgal edildiği, Yine kaldırımlarının adeta kahvehane bahçesine dönüştürüldüğü, sokak aralarına çöp, moloz, hafriyat döküldüğü, çöplerin, izmaritlerin yollara, yerlere atıldığı Erzurum’u nereye koyacağız?
Tarihî mahallerde sekiz on katlı binaların dikildiği, tarihî camilerin taşındığı Erzurum bir metropol mü, yoksa tarihî bir kent mi olacak, Her ikisinin bu kadar iç içe geçtiği, estetikten mahrum bir şehri nereye koyacağız?
Bütün bunlar ve daha fazlasının olduğu şehirde, trafik, işsizlik, göç, çarpık kentleşme, sağlık, tarım, turizm, hayvancılık, eğitim ve daha bir sürü problemin olduğu, her geçen gün insanların birbirine biraz daha yabancılaştığı, adi vakaların arttığı bir ortamda, zamanda idealimizdeki şehri yazacağız.
Bir sonraki yazıda görüşmek ümidi ve dileğiyle sağlıcakla kalın.
Şehr-i bu hale koyanları, nereye koyacağız kıymetli kardeşim.