Modern eğitim ile birlikte eski eğitim sisteminde makbul olan “ezbercilik” anlayışı tartışılmaya başlanmış, ezberin eğitim için çok da önemli olmadığı, önemli olanın doğru bilgilere ulaşmak, onları yorumlayıp dönüştürmek olduğu kanısı ortaya atılmıştır. Bu manada çocuklardan doğru bilgiyi doğru şekilde yorumlamaları ve yeni yorumlardan yeni bilgilere ulaşmaları istenmiştir. Çocukların çok çabuk bir şekilde ulaşabilecekleri bilgileri ezberlemelerinin fazla bir anlamının olmadığı, mümkünse aşırı ezberlemenin eğitim ortamından uzaklaştırılması tavsiye edilmiştir.
İnsanlar eğitimdeki ezbere karşı sergilemiş oldukları duruşu günlük hayatın rutin, tekrar edilen ezberlerine göstermemişlerdir.
Günlük hayatın rutin kalıplarını tekrar etmek, insanların toplum nazarında kabul görmelerini kolaylaştırmakta, halkın nazarında itibarlarının artmasına zemin hazırlamaktadır. Toplumun genel yapısı geleneği en iyi şekilde tekrar edene itibar etmekte, onu yüceltmekte, ona karşı gelenlere ise iyi nazarla bakmamaktadır. Bu nedenle doğruyu söyleyenler ihmal edilmekte, hakikati bildiği hâlde susup bunu dile getirmeyenler, konfor alanlarını iyice artırmaktadırlar. Ahmet Cevdet Paşa, “âlemde rahat istersen âdet etme, âdete de muhalefet etme” diyerek toplumun bu tip davranışlara karşı bakış açısını dile getirmiştir.
Büyüklerin yanında sigara içilmemesi durumu da toplumun ezber davranışlarından birisini oluşturmaktadır. Bir insanın büyüklerinin yanında sigara içmemesinin, onları gördüğünde sigarasını saklamasının ardında acaba hangi etmenler bulunmaktadır?
Sigara içenlerin sigarayı büyüklerinin yanında içmemesinin saygı gereği olduğu yanıtı aynı zamanda büyük bir saygısızlığı hatta ahlaksızlığı içinde barındırmaktadır. Eğer sigara içmek kötü bir alışkanlık ise büyüklerin kendileri neden bu ahlaksızlığı aleni olarak yapmaktadırlar? Büyüklerin büyük bir zevkle yapmış olduğu bu eylemi, küçükler için hoş görmeme hâlinin cevabı ne olabilir?
Eğer sigara bir keyif hâlinin olduğu, büyüklerin yanında keyif yapmanın ayıp olacağı anlayışı varsa, bugün keyifle içilen çayların, hatta Starbucks vb. yerlerde ailecek içilen kahvelerin sigaradan ne farkı vardır?
Fas bölgesinde yaygın olan tütün 1601 yılında ticari amaçla İngilizler tarafından İstanbul’a getirilmiş ve nemli bölgelerde yaşayan halkın sigarayı içmesiyle vücudunu kurutarak hastalıklardan uzak duracağı bilgisi ile halka satışa sunulmuştur. İlk başlarda halkımız İngilizler vasıtası ile gelen tütüne mesafeli yaklaşmış, içenler ise halktan uzak yerlerde gizli gizli tütünü içmişlerdir.
Sigara ve içkinin içiliş ve halka yayılış şeklinde benzerlik bulunmaktadır. Meyhanelerin edebiyatımızdaki ismi harabattır. Halk iyi karşılamadığı için insanlar, içkiyi uzak mekânlarda, ören, harabe yerlerde içmişler, bu nedenle bu yerlere meyhane manasında harabat demişlerdir. Tütünün kaderi de içki gibi olmuş, ilk başlarda sigara da halktan saklanılarak içilmiş ve böyle bir gelenek kurulmuştur.
Günümüzde sigara içmek ayıp bir eylem olmamasına rağmen bu alışkanlık sorgulanmadan devam edilmiştir.
Bu anlayış nedeni ile sigaranın kendisi değil, içiliş şekli önemsenmiş, eylemin meşru yollardan yapılması, sigarının kendisini meşrulaştırmıştır. Sigara içerken bunun büyüklerden saklanması ise topluma bir âdet olarak kalmıştır. Bu anlayışın varlığı, sigarının yayılmasını daha da hızlandırmıştır.
Olaylara eleştirel bir gözle bakabilmek, okuldaki ve sosyal hayattaki ezber eylemlerin ifşası gibidir. Bir şeyin ifşası ifnası (yok edilişi) değildir.
Eylemlerin anlamını bilip ona göre davranmamız, insan olmanın, bilinçli birey olmanın işaretidir. Bir eylemin bilgisini bilmek bireyin mecburiyeti, onu uygulayıp uygulamaması ise tercihidir. Okullarda hayatımızda var olan değer yargılarının bilgisi ihmal edilmekte, uygulanması (tercihi)mecbur hâle getirilmektedir. Bu durum da eğitimimizi ve insanımızı yaptığı eylemden habersiz sıradan bir insan tipine dönüştürmektedir.
Elbette büyüklerin yanında sigara içilmesi geleneğimize aykırı bir tutumdur. Bu geleneğe uyulmaması hem büyükler hem de gençler için gurur kırıcı olur. Bu anomi (aykırı) durum toplumda belli sancılar doğurur. Fakat geçmişin koymuş olduğu temelsiz yaklaşımlar da kendi içinde çelişkiler barındırabilmektedir.