Erzurum, İslam dünyasında eşine az rastlanan bir geleneğe sahip: Bir ay boyunca şehir halkının camilerde toplanarak 1001 Hatim okumaları.
Pir Ali Baba tarafından beş asır önce başlatılan gelenek, Erzurum'un manevi bir simgi durumunda.
1001 Hatim Kuran okuma geleneği, her yılın son ayının ikinci Cuma gününden başlayarak yeni yılın ilk ayının ikinci Cuma gününe kadar devam eder. Bu süre zarfında, şehrin en büyük ve en eski camisi olan 844 yaşındaki Ulu Camide yetkililer, Cuma namazı öncesi düzenlenen merasimle 1001 Hatim okunmasının sona erdiğini ilan eder.
Erzurum'un manevi önderlerinden Alvarlı Efe'nin ifadesiyle, şehir ruhu İslam'ın kalesidir ve 1001 Hatimler bu ruhu yansıtan önemli bir ibadettir. Erzurum, İslam mülkünün kilit noktasıdır ve bu gelenek, şehirdeki manevi gücün bir yansımasıdır.
Bu eşsiz gelenek, halkın gönüllü katılımıyla gerçekleşen muazzam bir dini faaliyettir. Erzurum'un tarih boyunca 40'tan fazla medresesiyle dini ilimlere ev sahipliği yapması ve sahih tasavvufi şahsiyetlerin yetişmesi, şehrin Kuran'a verdiği değerin bir göstergesidir.
Erzurum'da 1001 Hatim okuma geleneğinin kış aylarına denk getirilmesi, harika bir zamanlama olarak değerlendirilmelidir. Yaz aylarında bu etkinliğin gerçekleştirilmesi, herkesin meşgul olması nedeniyle mümkün olamazdı. Bu geleneğin belirli tarihlerle sürdürülmesi önemlidir ve bu tarihlerle oynanmamalıdır.
Erzurum, sadece hafızlar ve imam-hatip yetiştiren muazzam bir şehir olmanın ötesinde, İslam'ı daima yaşayan bir topluluk olarak bilinir. Bu manevi zenginlik, ulemanın rehberliğinde mayalanan bir halk ruhudur ve resmiyetin ötesinde, spontan bir şekilde ortaya çıkar.
Ancak, bu muazzam dini faaliyetlerin yanı sıra Erzurum'da endişe verici bir durum da gözlemlenmektedir. Camilerde ilmi-ihlası tam kürsü hatiplerinin azalması, insanların dinleyerek öğrenme geleneğini kaybetmelerine neden olmaktadır. Bu durum, şehrin ruhunun zayıfladığına işaret etmektedir.
Çıkış yolu, sadece hafız yetiştirmek değil, aynı zamanda ilmiyle amil âlimlerin yetiştirilmesi ve kürsülerin onlara teslim edilmesidir. Her gün camilerde meal, tefsir ve fıkıh konularında derslerin okunması ve okutulması, Kuran okumanın ötesinde Allah'ın emirlerini anlama ve yaşama çabasını içermelidir.
Erzurum'un bu manevi zenginliğini daha da güçlendirmek için, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, müftülük ve Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle her yıl bir Kuran sempozyumu düzenlenebilir. Bu etkinliklerin ardından, bildirilerin yer aldığı kitaplar camilerde sembolik bir fiyatla halka sunularak bu güzel geleneğin daha geniş kitlelere ulaşması sağlanabilir.
Erzurum'un zengin manevi mirası, bu topluluğun Kuran'ı yaşama çabasını ve Allah'a olan derin bağlılığını yansıtmaya devam etmelidir. Rahmetli Mehmet Akif Ersoy'un ifadesiyle, Kuran'ı okumak sadece ezberden okumak değil, içindeki ibretleri anlamak ve yaşamak anlamına gelmelidir. Erzurum, bu ruhu koruyarak ve güçlendirerek, İslam'ın kalesi olmaya devam etmelidir.
Sayın Yazar, Kur'an'ı Kerim, telaffuz edilmek için inmiş bir ilahi kitap değildir. Allahu Teala, birçok ayette,Kur'an'ı tedebbur ediniz, okuyup anlayıp amel edip hayatınıza uygulayın buyuruyor.biz ise tam tersini yapıyoruz. Evet Kur'an'ı okumak sevaptir, fazilettir. Peki biz neden Kur'an'ın mealini 1001 hatim olarak yapmıyoruz. Solakzade hazretleri, ölmeden önce Ramazanlar dahil iki yıl boyunca mealini hatmetmis, ömrü üçüncüye yetmemiş, Kur'an'ı böyle okumalıyız demiştir. Peygamberimiz ve halifeler hiç Kur'an'ı 1001 hatim yapmamışlar, emirlerine uyup yaşamış ve yaşatmışlardır. İnançlı insan, 70-80 yaşında ölüyor, benim kitabim bana ne diyor, bilemeden gidiyorum. Bu Kur'an'a saygısızlık değil mi ?.. bin yıldır Kur'an'ı müslümanlara öğretmediler. Müslüman inandığı kitabından uzak kaldı ve öyle yaşadı.Kuran' in manası okutulup öğretilmeli. Bu yapılmadığı için, İslam âleminin, hâli pür melâli ortada. İçler acısı bir durum değil mi ?. Kur'an ne diyorsa o yapılmalı. Binbir hatim değil. Selam