“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr – 9)
Ayette geçen “şuhha” ifadesi cimri olmak manasındadır. Cimrilik Allah’ın olanı ‘mülk’ edinme hırsı ve hissiyle birlikte yaşar. Cimri, eline geçen nimetin esiri olur; hatta gönüllü kölesi. Nefsin öyle bir tabiatı vardır ki o mala doymaz; yığdıkça yığar. Tüm dünya malı kendisinin olsa, doymaz. Cimri felaha ermez helaka sürüklenir.
En cimri ülkeler Avrupa ülkeleridir. Dünyanın en cömert milletleriyse Müslüman milletlerdir. Kapitalzmin geçerli olduğu her ülkede bireycilik artmakta ve bu da cimriliği güvensizlik, yoksunluk korkusu veya kaybetme korkusu ile geliştirip büyütmektedir. Bireyciliğin bir parçası olan cimrilik, bencil, izole bir birey ve toplum inşa etmiş durumdadır.
Cimriliğin şahsi, ahlaki ve sosyal sonuçları söz konusudur: Kur’an ve Hadisler, cimriliğin olumsuz özelliklerini geniş bir şekilde tartışır. Örneğin, Haşr Suresi (59:9) Medine’nin yerlisi olan Ensar’ın, kendi ihtiyaçlarına rağmen Mekke’den göç eden Muhacirun’a yardım etmeyi önceliklendirdikleri erdemlerini sergiler. Bu ayet, geçim darlığı zamanlarında bile cimrilikten kaçınmanın ve özgeciliğin önemini vurgular.
Hazreti Muhammed (s.a.v.), cimriliği, toplumsal çöküş ve manevi düşüşle ilişkilendirmiştir: “Şuhha’dan sakının, çünkü şuhha önceki toplumları helak etmiştir, bu yüzden birbirlerinin kanını dökmüşler ve mukaddes değerleri çiğnemişlerdir.” Abdullah İbn Amr’ın rivayetinde lafızlar şu şekildedir: “Şuhha (cimrilik), onların kalbini zulme teşvik etti, onlar da zulmettiler. Ahlaksızlığa teşvik etti, onlar da ahlaksızlık ettiler. Akrabalık bağlarını kesmeyi emretti, onlar da kestiler.” Ebu Hureyre’den rivayet olunduğuna göre, “İman ve nefsin şuhhası bir arada olmaz.” Said bin Hudri’nin Hz. Peygamber’den (s.a. v) rivayet ettiğine göre, “İki özellik bir Müslümanda olmaz: Cimrilik ve kötü ahlâk.”
Cimriliği yenmenin çözümü, zekat (bağış) ve sadaka (hayırseverlik) gibi dini emirleri yerine getirmekte yatar. Bu uygulamalar sadece İslam inancının temelleri değil, aynı zamanda serveti arındırmanın ve toplumsal bağları güçlendirmenin bir yolu olarak işlev görür.
Sonuç: Malı olup da cimri olanın kulluk sınanması en zor sınanmalardandır. Nefsini cimrilikten korumanın yegâne yolu zekat ve sadaka vermek, hayır ve hasanatta bulunmaktır. Tegâbun suresi on altıncı ayettti şu müjde yer alır: “O halde gücünüz yettiğince Allah’a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”