“Türkiye’yi Bölen Bir Milliyetçilik mi? Asla!”
Cindilli’nin hatıralarını okumaya devam ediyoruz: “Fukarasın gün geldiğinde sınıf bilincine ulaşacaksın”, “Ben marabalarımla aynı partili olamam”, “Türkiye’yi bölen milliyetçilik mi? Asla!”, “Rüzgârımızın esmediği, kılıcımızın kesmediği zamanlar; birbirimizi sevmediğimiz zamanlar.”; “Misliyle cevap vereceksek, gök kubbeyi başlarına yıkacaksak gidelim”; “Allah bizi Kur’an’da kiminle kardeş etmişse onunla kardeşiz.”; “Sizin evlerinizin kapısında neden tokmak var” başlıklı bölümlerde Cindilli, ülkücü / milliyetçi kimliğinin temellerini ve etki çevresini zaman zaman hatıraları aktararak zaman zaman didaktik metinler oluşturarak anlatmayı sürdürür. Örneğin ideolojik kimliğinin etkilendiği bir kesimi şöyle açıklar:
“Ortaokul yıllarımız, Tosya Mahallesi ile Dere Mahallesi arasında gidip gelmelerle geçiyor. Erzurum'da bir irfan damarı var. Bizim işte milliyetçi ağabeylerimiz var. Onlarla kitap alış verişi yapıyoruz. Milliyetçi dairenin içinde ama Anadolucu dediğimiz başka bir damar da var. İşte Tayip Cinisli, Feyyaz İbrabimbakkıoğlu, Ezel Elverdi, Erdem ailesi falan... Böyle biraz Erzurum'un zengin ya da toprak sahibi ailelerin çocukları Anadolucu' damara yakın. Anadolucu damar Nurettin Topçu’nun önderliğini yaptığı Türk'ün İslam'la müşerref olduğu tarihten sonrasını esas alan bir kültür hareketi.”
Cindilli, tek yanlı bir bilinç oluşturmadıklarını farklı kesimleri okuma yönünde ‘ağabeylilerin’ etkisini ve yönlendirmelerini örneklendirmeyi sürdürür:
“Bizim ağabeylerden bazıları onlarla çok içli dışlı olmamızı istemiyor. Hatta onları biraz böyle siyasi manada tekfir için diyor ki: Babamız Müslüman, onunla övünürüz, babamızı inkâr edersek neseb-i sabih demezler bize. Ama dedemiz, diyelim ki sarhoş, inkâr mı edelim? Müslüman değil diyelim... İnkâr edersek o zaman piç yaparız babamızı. Bunlar da İslam'dan önceki Türk tarihini ve Anadolu'ya gelmeden önceki Türk macerasını kabul etmemekle dedelerini inkâr ediyorlar, bunlara dikkat edin. Yani bizde şöyle bir feraset var: Biz her söyleyenin her söylediğini kabul etmeyiz. İşimize geleni alırız. Onlarda da müthiş bir kültür ve irfan damarı var. Mesela bize Kemal Tahir'i onlar okuttu. İyi ki de okutmuşlar. Anadolucu Ocak vasıtası ile Ezel ağabeygilin Dergâh Yayanları vasıtasıyla Nurettin Topçu ekolünü tandık. Yani biz milliyetçi, ülkücü bir eksende olmakla beraber, o dönemin gereği midir nedir, her çiçekten bal almaya gayret ediyoruz. Karasu Kütüphanesinde çok çeşitli, yani milliyetçiliğin daha sağında, Sebilürreşat’tan Mevdudi'ye uzanan bir çizgiye mensup insanlar vardı. Erzurum’daki Nakşi ocaklarında biraz bizim dışımızda da cereyanlar vardı. Biz biraz daha Türk asabiyetine doğru gidiyorduk belki. Büyüklerimiz bunu engellemeye çalıyordu, aile büyüklerimiz. Yani Allah'ın emrettiği kadar, Kur’an’ın müsaade ettiği sınırlarda bir milli heyecan sahibiydik ama başkasını başkalaştıran, ötekini ötekileştiren asabiyet ırkçılıktır, inancındaydık.”
Cindilli, hatıralarında, kuşağı gençlerin milliyetçilik ve ülkücülük anlayışlarını, dönemin siyasi atmosferini, kültürel etkileşimleri ve içinde bulundukları toplumsal dinamikleri anlatarak bize bir hikâye anlatır. (Devam edecek)