CIFITT
Eski Milli Eğitim Müdürü Budak, tatil mevzusunda madalyonun diğer yüzünü gösterdi..
‘Bir bilen’ konuştu..
Önceki gün sabah başlayıp, ikindi saatlerine kadar devam eden kar yağışı ve şiddetli fırtına yüzünden hayatın felce uğradığı Erzurum’da, okullar tatil edilmediği için özellikle tepkiler yeni Valimiz Mustafa Çiftçi’yeydi. Zaten son zamanlarda gelen her valinin de vatandaşla derdi bir tek bu tatil mevzusundan açılırdı. En son Okay Memiş Valimizin de böyle bir yaşamışlığı olmuştu. Gerçi öğlene doğru okullar tatil edildi ama işi işten geçmiş, yine de eleştirilerin ardı arkası kesilmiyordu. Gün içinde beni de arayan oldu, okulların tatil edilmemesine kızıyorlardı. Hedefteki isim olan Vali bey bu tepkilerin odağındaydı ama nedense madalyonun diğer bir yönü vardı, oraya bakılmıyordu. Bence de Vali beyden önce Milli Eğitim Müdürlüğü bu sorumluluğu almalı, daha bir gün öncesinden okulların tatil edildiğini duyurmalıydı, Vali beyi de bu eleştiri oklarından kurtarmalıydı. Bu işin asıl sorumlusu bana göre de Milli Eğitim Müdürü olmalıydı, sağır sultanın bile duyduğu o meteoroloji bilgileri doğrultusunda bir şekilde okulları tatil etmeli, bunu da Vali beyle paylaşarak, ya da onu ikna ederek halledebilirdi..
***
Tüm bunları niye anlatıyorum. 22 yıl gibi çok uzun bir süre Erzurum’da aralıklarla Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak ile konuştum dün, bu konuda söyledikleri bana çok değerli geldi, paylaşmak istedim. İşte ‘Bir bilen’ Müdür beyin dedikleri: Görevde bulunduğum süre içerisinde 11 vali ile çalıştım. Hiçbir vali, kendi inisiyatifinde okul tatiline karar vermedi. Mutlaka biz Milli Eğitim Müdürlüğü olarak bilgilendirdik, onlar da onay verdi. O açıdan da görevde bulunduğum süre içerisinde ne bize ne de valilere bir tepki olmadı. Nihayetinde okulların tatil edilmesini biz de aldığımız meteoroloji bilgilerine dayanaraktan kararlaştırıyorduk. Bunu ilçelerde de kaymakamlar yapıyordu ama yine bizim görüşümüz alarak yapıyorlardı. Milli Eğitim Müdürlüğü, Erzurum’da da meteorolojinin bildirisine dayanarak bir gün önce akşamdan Vali beyi tatil konusunda uyarabilirdi, bu tepkiler de olmazdı.
--
21 yıldır görevde, bırakacağa da benzemiyor..
Yaş yetmiş
Koltuk aşkı bitmemiş!
Evet, evet. Bu tanımı Esnaf Odaları Birliği Başkanı Rasim Fırat için yaptım. Başlığa da çektiğim bu tanım nedeniyle Fırat’a karşı bir alerji duyduğum, kişiliğini hedef aldığım hissine kapılmayın lütfen. Aksine 40 yıla yakındır tanıdığım Rasim Fırat ile bugüne kadar ağabey-küçük kardeş ilişkisi içerisinde, sevgiye ve saygıya dayalı bir birlikteliğimiz olmuş, herşeye rağmen birbirimizden kırılmamışızdır. Zaman zaman gerek gazete sayfalarında ve gerekse Fırfırik’de defalarca uzun süreli görevde kalışını espri konusu ettiysem de o hoşgörülü davranmış, alınganlık göstermemiş, ben de ikili görüşmelerimizde hep saygıda kusur etmemişimdir. Öyle ya. 20 yılı aşkın süredir hem de önemli bir koltukta oturan biri, bir gazeteci için figürdür ve o sebeple gündemimizde hep yeralan isim olmuştur. Hele de bu kişi, bir önceki yerinde oturan başkanın, 18 yıl görevde kalan rahmetli Ali Rıza Dikel’in koltuğa yapıştığını söyleyerek, eleştirerek göreve gelmişse, pekala dikkat çeken durumdur bu, yazılası, çizilesi tarafı elbette ki vardır!
***
Geçtiğimiz Cuma günü öğleden sonraydı, ne zamandır biraraya gelemiyordum, Rasim başkanı ziyaret ettim, çayını içtim. Her zamanki gibi yine koltuk gündemimizdeydi! ‘’Bu nasıl bir tatlı koltuk ki, bir türlü kalkmak istemiyorsun?’’ diye takıldığım başkanın, oturduğu koltuğuna yöneldim. Esprilerin havada uçuştuğu sohbet esnasında bir şeyi daha net anladım ki, kimse yalandan o yana, bu yana dönmesin, koltuk tatlı ve kim olsa bırakmak istemiyor. Tatlı işte. Atalarımızın büyük lokma ye büyük konuşma deyişini terkeylemiş. Rasim Fırat’ın da bırakmak istemediğini anlıyorum. Büyük konuşmasının bedelini ödüyor sadece. Hele de görev süresince yaptığı işlerin taktir gördüğünü düşününce ve bu anlamda çevresinden karşılık da buluyorsa, yaşı yetmiş olmasına rağmen bırakmaması doğal, çok normal. Açıkçası ben de olsam kolay kolay bırakmam, aksini düşünenlere, empati yapmalarını öneriyorum. Yarın seçim olsun, yetmişine rağmen Rasim ağabeyi yine aday olursa şaşmam. Bu benim son kararımdır..
---
Erdal Erzincan üstat sayesinde ben de girmiş, görmüş olsum,
İşte Sebahattin Bulut’un
kozmik odası!
Erzurum’da halk kültürü, halk oyunları denildiğinde, adı tarihe geçmiş sembol isimlerden biridir Sebahattin Bulut. 1974 yılından vefat ettiği 2006 yılına kadar kendini halk oyunlarına ve halk türkülerine adayan Sebahattin Bulut, yazılı eser haline gelen araştırmaları yanında bugün bile sahnelenen tiyatro oyunlarıyla da namlı bir Erzurum aşığıdır. Halk oyunlarına ve halk kültürüne inanılmaz katkıları bulunan Bulut’un kuşkusuz geride bıraktığı miras da, para ile ölçülmeyecek nitelikte kıymetlidir, değer arzeder. Eski plaklardan, kostümlere, yayınlardan, enstrümanlara, sayısız materyalların yeraldığı bir oda var ve bu odaya ben Sebahattin Bulut’un kozmik odası diyorum. Halk Oyunları ve Halk Türküleri Derneği’nde Necmettin Karaduman adını taşıyan kütüphaneye bilirdim ama ben hiç girmemiştim. Eski yönetimlerin de sadece araştırmacılara özel açtığı bu kozmik -odaya, bağlama kursları için gelen ünlü ses ve bağlama sanatçı Erdal Erzincan ile girme heyecanını yaşadım. 1950 ile günümüze uzanan bir tarihi yansıtan, buram buram eski kokan oda, özellikle araştırmacı yönü de bulunan Erdal Erzincan için bir maden ocağından farksızdı. Dernek Başkanı Selahattin Öğdüm hocanın nezaretinde girdiğimiz bu odada bazı kayıtlar ve yayınların, Erzincanlı üstat sayesinde gelecek nesillere de aktarılacak olması bir yana, çok önemli bir odayı teneffüs etmek benim için çok değerli ve de anlamlıydı. Böylesine önemli bir mirası gelecek nesillere bıraktığı için Bulut ağabeyiye rahmet, o odaya gözü ile bakan başta Öğdüm hocam olmak üzere her yöneticiye de minnet ve şükranlarımı iletiyorum..
--
Bu dükkanın müşterileri de ilginçtir, hali vakti yerinde olanlar..
Zengin profil!
Burası Palandöken ilçesinde bir terzi dükkanı. Aslında adı terzi dükkanı ama terzi dükkanından öte bir işyeri burası. Bu dükkanının sadece özelliği ceket, pantolon yapmak değil, genellikle kullanılmış ya da ucuz konfeksiyon ürünlerinin de satıldığı bir işyeri. Bir nevi bit pazarı, çarşı da diyebilirsiniz.. Rahmetli giyim değil ama. Hani o eski popüler günlerin çarşısı gibi bir yer. Bugünlerde müşterisi bir hayli fazla olan bu işyeri, bildiğiniz ortalama ücretli müşteriden çok, hali vakti yerinde olan, aralarında kaymakamların da bulunduğu zengin, afilli işadamlarının da uğrak yerlerinden biri. Bir defa piyasa değerinden son derece düşük fiyatla satış yapılan bu işyerinde ki ürünler, devasa firmaların ürünlerinden farksız. Ceketten, pantolona, monttan, paltoya varıncaya kadar zengin bir ürün çeşidi de mevcut. Galiba müşteri profilinin farklılığı da biraz bundan geçiyor. Dedim ya, fiyatları da sudan ucuz. Son zamanlarda artan ekonomik sıkıntılar, galiba bu tür işyerleri sayısının artmasına yolaçmış, bence iyi de olmuş. Bugünlerde özellikle de tanıdığınız zengin işadamlarının üzerinde gördüğünüz elbisenin ünlü marka mağazalardan alınmış olduğu zannına kapılırsanız, yanılırsınız, bilin istedim!
---
Muhtarlar hızlı çıktı!
2024’ün Mart ayında yapılacak olan mahalli idareler genel seçiminde sadece belediye başkanlarını değil, mahalle ve köy muhtarlarını da seçeceğiz. Başta Büyükşehir olmak üzere ilçe belediye başkanlıkları için aday adayları sahneye çıkarken, propoğanda anlamında muhtar adaylarını daha atak görüyoruz. Geçtiğimiz gün bir tabelacının önünde giydirilen aracı görünce, muhtarların seçim startını başkan adaylarından çok daha önce verdiklerini görmüş olduk..
---
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: İnsan biriyle yaşlanmalı. Birisi yüzünden değil! (Nazım Hikmet)
DUVARIN DİLİ: Demleme çay seviyorum ben. Sende sallama çay samimiyetsizliği var!