14 - 28 Mayıs seçimleri ardından kendini halkın üstünde konumlandıran jakoben grup, kendilerini seçmeyenlere karşı aleni bir aşağılama yarışı içine girdiler. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’da çeşitli kesimleri tehditlerinin ardından kırsal kesimde yaşayanlar, köylüler ve TRT izleyen olarak nitelediği halkı aşağılamıştı.
Eda Ece isimli kadın oyuncu “Deprem bölgesine yaptığımız herşeyi onlar başkaları yapıyor sandı. Sandıktan onu anladık ama neyse.” dedi. Popçusu, oyuncusu seçim öncesi ve sonrası Erdoğan’ı destekleyenlere aşağılayıcı ve aleni tahkir edici tavırlar sergilemişlerdi. Deprem bölgesindeki sandık sonuçları ile çıldırmışçasına tüm kin ve nefretlerini milletin üstüne boca etmeye başladılar.
Güzel bir deyiş, söz vardır; kötü söz sahibinedir.
Fakat meselenin bu kadar olmadığını unutmamak gerekiyor. Kendini üstün gören, jakoben bir kesim mi kızgınlığını çıkarıyordu. Kurumsal olarak CHP’lillerin depremzedelere gösterdiği aşağılayıcı ve insanlığı unutan tavır ve söylemler bir yana, kendini milletin üstünde gören sinema sektörü, şarkıcı kesimi ve aydın(!) zümresi neden kin ve öfke tavırları sergiliyorun cevabı daha fazla, bunu bilmek gerekiyor.
Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden Doç. Dr. Nazire Erbay Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı etiketleyerek ilginç bir paylaşımda bulundu. Açık yaramızın üstüne tuz basan Erbay,
“Dünya tarihinde medeniyet inşa eden iktidarlardır. Medeniyetin kaynağı sanattır, ilimdir. 20 yılda yerli/milli sanatçı yetiştirebildik mi, yerli/milli akademisyenlere değer verdik mi? Gerekçelere gerek yok, kültür ve eğitim alanında elde ne var, vicdanımız rahat mı?” diye bir soru yöneltti.
Aslında bütün mesele burada gizi. Türkiye’de iktidar olmak ile muktedir olmak arasında fark sürekli gündeme gelirdi. Gelinen nokta Erdoğan iktidarının bazı alanlarda hala muktedir olamadığını gösteriyor.
Örneğin büyük sermayenin önemli bölümü Attila İlhan’ın tabiriyle “Liman burjuvazisi” konumuna devam ediyor. Oysa milli burjuvazi ülkenin her alanda gelişimi için hayati önemdedir.
Biliyoruz, Gezi başta olmak üzere Erdoğan’ı diken üstünde tutacak çeşitli operasyonlar gerçekleştirildi. FETÖ isimli CIA aparatı şeytanı utandıran işlere imza attı. Bütün bunların ardına elbette sığınmamalıyız. Behemehâl milli burjuvaziyi meydana getirmeliyiz.
Sanat ve edebiyatta durum farklı değil.
Büyük Türk Milliyetçisi Ziya Gökalp, Türk harsının önemine vurgu yapmış ve milli sosyetenin varlığına işaret etmiştir. Oysa biz, bırakın 80 yılda milli sanatçı, edebiyatçı, akademisyen yetiştirmeyi, var olanlarına kenara itmeyi başaran gücün etkisinden kurtulamadık.
Milli kültür ve eğitimde başarı sağlayamadıklarının defalarca altını çizen Erdoğan iktidarının 5 yılda bu alana ciddi yatırım yapması zorunluluk görünüyor.
Önce, millete karşı aşağılayıcı tutum ve söylemlerde bulunan şarkıcı, oyuncu kesiminin kasetlerinin FETÖ elinde olduğunu, Erdoğan karşıtı tavra zorlandıklarını sanıyordum. Mesele öyle değilmiş, çünkü şarkıcı, oyuncu ve benzer kesimleri destekleyen büyük bir sermaye grubu var. Yani bu alanda para harcayacak kesim hala milli değil.