Cumhuriyetin ilanı öncesi dönemi kapsayan genel seçim uygulamaları 1876 Anayasasının ilanı ile başlamaktadır. Cumhuriyetin ilanından önce oluşan 1923 seçimlerini de kapsayan bu dönemde 1877, 1908, 1912, 1914, 1919, 1920 ve 1923 yıllarında genel seçimler yapılmıştır.
Çok partili sistemin ilk seçimi 1946 yılında yapılmış, seçim sistemi açık oy, kapalı sayımı esas almıştır. Demokrasiye uygun ilk seçim 14 Mayıs 1950’de gerçekleşmiştir. Türkiye’de günümüze kadar iktidarı yıpratmak için türlü yollar denenmişse de seçmeni aşağılayan, belirli kesimlerin suçlandığı tek dönem son 10 yıla denk gelmektedir.
Ak Parti’nin 2002’de kazandığı ilk seçimin ardından girdiği her seçimde rakiplerini açık ara geride bırakmıştır. Zinde güçler, Cumhurbaşkanı seçimini engellemek veya seçim sonuçlarını etkilemek için türlü yollar denemişti. Halkın tercihini demokratik olmayan yollardan değiştirmeyi hedefleyen ilk eylemler “Cumhuriyet Mitingleri” adıyla yapılmıştır. 5 büyük miting yapılarak 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkilemeye çalışan organizasyonların ardında kimlerin olduğuna dair ciddi bir soruşturmanın yapılmamış olması büyük bir eksikliktir.
Görünürde Tuncay Özkan gibi bazı isimler ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olmasına karşın 100 binleri ülkenin dört bir yanından büyük kentlere döken arkadaki güç karanlıkta kalmıştır.
Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül’ü aday olarak ilan ederken “Adayımız kardeşim Abdullah Gül” demişti. Mitingler, yargı operasyonları ile milletin egemenliği engellenmeye çalışılmıştır. Sabih Kanadoğlu’nun 367 garabeti bu döneme denk gelir ve birçok siyasi sayının yakalanamaması için meclise girmemişlerdir.
Erdoğan, seçim kararı olarak bu sorunu halkın aşması hedeflemiş ve seçim sonuçları kesinleşmeden MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kendi adaylarını çıkaracaklarını ve mecliste hazır olacaklarını açıklayarak büyük bir kargaşa (kaosun) önünü kesen isim olmuştu.
Kemal bey bunu da söyledi!
Son yıllarda girdiği her seçimi kaybeden, adeta oyunu 23-25 bandında sabit tutan CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu, defalarca halkın çeşitli kesimlerine ağır eleştiri, tehdit yapmıştır. Son açıklaması ise evlere şenlik tadında oldu.
Biliyorsunuz Ak Partiye oy veren seçmen için geçmişte, “göbeğini kaşıyan adam”, “Çoban” “Cahil halk” nitelemesi sözde aydın veya sanatçımsılardan gelmişti. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise öğretmenler, polisler, asker ve birçok kamu çalışanına (Ak Parti taraftarı) yönelik tehditleri biliyorduk. Son seçim mağlubiyetinin ardından Kemal bey, Atatürk’ün milletin efendisi olarak tanımladığı kırsal, yani köylüyü küçük menfaatler karşılığında Erdoğan’ı desteklemekle suçladı.
Kemal Kılıçdaroğlu: Biz nerede kaybettik? 1, 2, 3 sandık konulan yerler, köy, kasaba, belde. Buralarda Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy 3 milyon 580 bin 115. Erdoğan'ın aldığı oy 6 milyon 100 bin 355. Üç ve üstü sandığı olan şehir merkezi ile ilçelerde Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy yüzde 51, Erdoğan'ın aldığı oy yüzde 49. Kentlerde oturan insanların tamamı demokrasiden yana oy kullandı. Kenti bilen, okuyan, tartışan, özgürlükçü, kentli dediğimiz kitle %51 oranında Kılıçdaroğlu demiş. Kırsaldaki insana ayda 500 lira verdiğinizde zaten köyde harcayacak yeri yok, ekonomik yıkımdan etkilenmiyor o.”
Yani köylü 500 lira karşılığında tercihini yapıyor.
Hiç yakışık almadı!