Murat Bardakçı, 27 Mart tarihli Habertürk Gazetesi’ndeki köşesindeki yazı gerçekten önemli. Çünkü saat başı bombardımana tutulan insanların, özellikle muhafazakâr kesimin ve hatta millici çevrelerin hatırlayamadığı şeyleri ardı ardına sıralamış.
Yazıya Churchill’in 2. Savaşın ardından seçimlerde uğradığı mağlubiyeti hatırlatarak başlıyor yazısına Bardakçı, sonra sözü bize getiriyor:
“Bugün eşine-örneğine rastlanmamış nankörlük temelli bir muhalefet politikası ile karşı karşıyayız ve bu nankörlüğü, muhafazakâr olduğunu iddia eden iktidar karşıtı kesim gösteriyor.
Daha açık izah edeyim...
Türk sağının, 1930’lu senelerden buyana bazı hayalleri vardı:
* Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması.
* Taksim’e cami inşası.
* Resmî dairelerde türbanın serbest bırakılması, sakallı erkeklerin işlerine serbestçe gidebilmeleri.
* İmam Hatip mezunlarının askerî okullara alınmaları.
* Cuma namazını kılan memurlar için mesai saatlerinde ayarlama yapılması.
* Müftülere dinî nikâh kıyma yetkisinin verilmesi.
HEPSİ HALLEDİLDİ, MEMLEKET RAHATLADI
2000’lerin başına kadar her vesile ile çekişme mevzuu yapılan ve günün birinde tamamının gerçekleşeceğinin hatırlara gelmesinin mümkün bile olamadığı bu hayallerin tamamı, AK Parti’nin iktidarında kademeli olarak hayata geçirildi. Bugün Ayasofya ibadete açık ve beş vakit namaz kılınabiliyor; Taksim Meydanı’nda da yepyeni bir cami yükseliyor. Bir zamanlar üniversite kapılarında türbanlarını çıkartıp peruk takmak gibisinden azaba mâruz bırakılan kız öğrenciler türbanları ile okullarına, kadın memurlar da işlerine serbestçe gidebiliyorlar. Devlet dairelerinde erkek memurlara “Sen neden sakallısın?” diye sorulmuyor. Eskiden askerî okullara alınmayan İmam Hatip mezunları bu okullara şimdi serbestçe girebiliyorlar, hattâ artık başı örtülü kadın subaylarımız bile var, Hava ve Deniz Harp Okulları’na da imparatorluk döneminden buyana ilk defa cami inşa edildi. Cuma namazına gitmek de memurlar için dert olmaktan çıktı ve memurlar için mesai saatlerinde ayarlama yapıldı. Müftüler de artık resmî nikâh kıyabiliyorlar.” (M. Bardakçı, 27 Mart/Habertürk)
Murat Bardakçı’nın yazısını okuyunca aklıma ANAP’ta siyaset yapan Faruk Terzioğlu geldi. Faruk Terzioğlu, ANAP’tan 2. Sıra milletvekili adayıdır. Seçim çalışmaları sırasında Tortum’a bağlı bir köyde halka hitap eder. Köy kahvesindeki kalabalığa iktidar olduklarında yapacaklarını sıralar.
Faruk Terzioğlu’nun kendi anlatımıyla, ön sırada takkeli, sakallı, ayağındaki kara lastiği yırtılmış ve ayak parmakları görülen yaşlı bir amca “Faruk bey, güzel konuştun. Yalnız ben bir şeyi merak ediyorum, iktidar olursanız AYASOFYA’nın durumu ne olacak. Ona dair bir şey demedin. Müze mi kalacak, yoksa Cami olarak ibadete açılacak mı?”
30 – 35 yıl öncesinden bir köylü, siyaset adayından Ayasofya’yı soruyor. Bu size bir şey anlatıyor mu?