Şimdi denilebilir ki, nasılsa milletvekili seçimlerini kaybettiler. Dolayısıyla böyle bir yasayı getirme veya uygulamaya koyma şansları kalmadı. Asla, tehlike hala sürmektedir. Bu nedenle milletin tercihi büyük önem arz etmektedir.
Nurettin Canikli’nin tespitlerine devam edelim:
“7’li masanın mutabakat metninde, yerel yönetimlere (belediye başkanlarına) merkezi yönetim tarafından kayyum ataması uygulamasının kaldırılacağı taahhüt edilmektedir.
Kayyum atama yetkisi ortadan kaldırıldığında, terör bağlantısı nedeniyle görevden el çektirilen belediye başkanlıkları üzerindeki merkezi hükümetin vesayet (idari vesayet) yetkisi sonlandırılmış olacaktır.
Merkezi yönetimin, idari ve mali açıdan özerkleştirilmiş belediyelerin iç işlerine müdahale yetkileri tümüyle sonlanacaktır.
Diğer taraftan, 7’li masanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Terörle Mücadele Yasası’nı, Avrupa’nın isteği çerçevede yumuşatarak Avrupa ile vize sorununu çözeceğini beyan etmektedir.
Özellikle terörle mücadele Yasası’nın 6, 7 ve 8’inci maddelerinde Avrupa’nın istediği değişiklikler yapıldığı takdirde, a) Terör örgütlerinin cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermek veya övmek,
b) Terör örgütünün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini teşvik ederek propagandasını yapmak, c) Terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerini deşifre ederek hedef göstermek, suç olmaktan çıkacaktır.
Özetlemek gerekirse, vize serbestisi için Avrupa’nın, Terörle Mücadele Yasası’nda yapılmasını istediği değişiklikler gerçekleştirilirse, PKK ve diğer terör örgütlerini övmek, propagandasını yapmak ve onlara taraftar kazandırmak yasal hale getirilmiş olacaktır.
Esasında bu düzenleme terör örgütlerinin toplum nezdinde meşrulaşması ve siyasi bir organizasyon olarak kabul edilmesinin önünü açacaktır. Aynı zamanda, terörle mücadelede ciddi ve Devlet’in güvenliğini tehdit edecek boyutta zafiyete sebebiyet verecektir.
PKK terör örgütü, ülkenin belirli bölgelerinde siyasi yapılanma için hiçbir engelle karşılaşmadan uygun bir çalışma ortamı sağlamış olacaktır.”
İktidara gelmek, milletin teveccühünü kazanmanın yolu ülkenin milli güvenliğini tehlikeye sokacak biçimde adımlar için söz vermek olmamalı. Batı’nın veya Türkiye düşmanı unsurların desteği uğruna ne söz verilmeli, nede pazarlık yapılmalıdır.
Seçilmek, iktidar olmanın yolu önce millete karşı samimi olmak, söylediğinin inandırıcılığını sağlamak gerekiyor. Türk milleti, samimiyetine inandığı, gönülden bağ kuran siyasetçiyi zaten tanıyor ve desteğini veriyor.
Laf oyunlarıyla, her bölgede, her çevrede farklı fotoğraflar vererek, milletin kalbi alınmıyor!