“Olmuş olan olmuştur, Olacak olan da olmuştur” Ahmet Amiş Efendi.
Prof. Süleyman Seyfi Öğün, yaşayan önemli düşünür ve bilim insanı. Dolayısıyla her cümlesinde ayrı bir önem var. Söylediklerinin, yani küresel elitin Türkiye uzantıları da var. Fakat büyük ihtimalle bunlar tasfiye edilecekler. Dünya genelinde tasfiye oldukları gibi.
Prof. Öğün’ün şu tespitleri Türkiye üzerine tam oturan cinsten. Geçmişten günümüze, 1960’lardan 90’lara, hatta 2000’lere kadar ciddi baş ağrımızdı. Türkiye’nin her kalkınma hamlesinde, her NGS (Nükleer Enerji) hamlesinde kıyamet kopardılar. Yeşil, doğa çevre mottolarıydı. Bir kıyas yapmanızı istiyorum, Akdeniz sahili, Ege bölgesi ve Marmara’ya kadar şehirlerdeki iktidarlara bakın. Aralıklarla değişen bir iki şehir dışında klasik CHP hükümranlığını görürsünüz. Örneğin bir yatırım veya üretim için yapılacak işlere nasıl oluyorsa Bir yerlerden tetiklenen kitleler ortaya dökülüyordu. Oysa bu bölgelerde CHP’li belediyelerin denize sıfır noktalarına kadar yapılaşmanın mimari olduklarını göreceksiniz.
Ünlülüğü kendinden menkul tipler (Recep İvedik), gazeteciler başta olmak üzere Orman içerisinde villalarının denize nazır olduğuna şahit oluyoruz. Daha çok örneği var. Elbette yappi-hippi elitizmi dünya çapında bir ağa sahip ve bizde de uzantılarının olmaması düşünülemez.
Prof. Öğün, “Şimdi bakın Trump döneminden önceki dönemi, Biden dönemini hatırlayalım, tam bir Birinci Grup manzarası fotoğrafı çıkıyor karşımıza. Yani yappi hippi elitist bir ideoloji ve militarizme kadar götürdü işi. Rusya Ukrayna savaşını çıkardılar, mümkünse 3. Dünya savaşı çıkabilire götürdüler.
Yeşiller çevreciler bunu çok güzel anlatıyor. Bu kadar çevre hassasiyetiniz, çiçek böcek hakları, hayvan hakları, çevre hakları, ama Rusya’ya karşı sonuna kadar savaş. Avrupa’yı da yanlarına aldılar. ABD, Avrupa, İngiltere kilit taşı, yola çıktılar ve yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Bu yappi hippi kadrolar, müthiş bir çürümüşlüğü yaşıyorlar.
Her yerde bunların uzantıları var. Bunlar biraz entegre çalışıyorlar. Arada vakıflar var, STK’lar var. Bisürü bisürü şeyler var.
Şimdi rüzgâr tersine döndü. ABD de Trump geldi, Putin’le oturdular, Avrupa’yı çırak çıkardılar. Yani iyot gazı gibi açığa çıkardılar. Şimdi Avrupa ne olacak, bir kere ona bir bakalım. Avrupa’daki merkez siyasetler ki, bu yappi hippi elitizminin bugün savunucuları durumundalar. Şimdi beceripte iktidarı 8-10 sene aşağıdan gelen diğer dalgaya kaptırmazlarsa, kendi güzergâhlarında, istikametlerinde dünyada etkileri olabilecek birtakım politikalar üretebilecekler. Avrupa güvenlik mimarisi dedikleri hikaye bu.
Bunlar müzakere etmeyi, sözleşme yapmayı, anlaşma yapmayı iyi bilirler. Bunun altından çıkabilirler, para da bulabilirler, teknolojide geliştirebilirler. Asker bulamıyorlar. Bunun içinde Türkiye’yi gözlerine kestirmiş durumdalar. Bu ne oluyor? Türkiye için fırsat sunuyor.
Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlarda, ABD’de Trump, Rusya’da Putin. Trampizm ve Putizm artık izimleri böyle konuşuyoruz. Anlaştığı ölçüde Türkiye’nin işleri bozulur. Bunu veri alalım. Bundan Türkiye çıkmak istiyor. Ama bunu yırtıcı bir süreçle değil, dikkatli bir şekilde götürmek istiyor. Zaman kazanmak istiyor, İki tarafı da kendinden uzaklaştıracak bişey söylemekten kaçınıyor.
Ama şunu da yapıyor Türkiye. Aynı şekilde Avrupa ile de konuşuyor, Rusya ile de konuşuyor.
Sonuçta hesabı şöyle yapmak lazım. Avrupa ve Türkiye ilişkileri iki varsayıma göre tartılmalı. Bir, merkez siyasetler devam edecek, ihtimal. İki önümüzdeki seçimlerde bütün bu merkez sağ siyasi kadrolar tasfiye edilecek, yerlerine Avrupalı Trumpistler gelecek. İki tarafla da Türkiye dans ediyor. Bir denge politikası güdüyor.
Bu dansın kareografisi, dansın sonucunda nasıl bir çıktı üreteceğini bilmiyoruz.
İki senaryoda da Türkiye’yi hem rahatlatacak, hem de aynı zamanda çok zor durumlara düşürebilecek senaryolar var.
Şuan durum belirsiz. "