Nusret ‘gılig’e gelecek!
Kasap, şef ve restoran işletmecisi olarak artık dünyaca tanınmış olan Erzurumlu işinsanı Nusret Gökçe, uzun bir aradan sonra yabancı konukları ile birlikte geldiği ilçesi Şenkaya’da gıligin hastası oldu. Şenkaya Belediyesi tarafından açılan Şirankes kafede Belediye Başkanı Yavuz Bedir tarafından ikram edilen önce cağ kebap, ardından yöresel yemeklerden tadan Nusret, masaya gelen gılig karşısında şaşkına döndü. Önce başkandan ne olduğunu öğrenen Nusret Gökçe, yediği yeşil peynirli gılige bayıldı. Uzun zamandır böyle lezzetli bir aparatif yemediğini söyleyen Nusret, ‘’Ben artık etten bıkmışım. Bu gılig çok nefis bir şeymiş. Tereyağlı harika olmuş. Bundan sonra gelsem gılige gelirim’’ dedi ve başkan Yavuz Bedir ile birlikte gılig pişiren usta pişiricilere teşekkür etti.
Cağ’ı, yöresel yemekleri gözü bile görmedi..
---
Kapak proje!
Belki çoğu il veya ilçede vardır ama ben ilk defa karşılaştığım için hem beğendim hem de örnek proje olarak gördüm. Bahsettiğim modern, model proje Adliye Sarayı, Kaymakamlık Konağı ve Belediye binalarının aynı yerleşke içinde bulunması ve birbirlerine bağlı olması. Çoğu il ve ilçede gerek adliye, gerek kaymakamlık ve belediye hizmet binaları ayrı ayrı yerlerde. Ama Şenkaya’da bir ilk gerçekleşiyor, vatandaşlar ile direkt ilgili 3 önemli kurum da yanyana. Yapımı büyük bir hızla gerçekleşen ve mimarisini de son derece tuttuğum binanın önümüzdeki yıl hizmete açılması bekleniyor. Şenkaya Belediye Başkanı Yavuz Bedir, üst katlardan birbirine geçişli bina için hiçbir masraftan kaçınmayacaklarını belirtirken, Şenkayalıların bu hizmeti hakettiğine vurgu yaptı. Binanın haberini, bu haliyle birlikte halen daha çoğu yerde kopuk çalışan bu kurumların yöneticilerine kapak olsun diye de yaptım, bilinsin istedim!
Adliyesi, kaymakamlığı, belediyesi aynı yerde olacak!
---
Yazar olmak kolay, yazar kalmak zor!
Geçtiğimiz günlerde Aras Elektrik Kurumunun davetlisi olarak Erzurum’a gelen ünlü psikolog, yazar, eğitmen ve televizyon yapımcısı Üstün Dökmen, kitap almak için gittiği kitapçıda iskonto talebini geri çevirdi. İmzalamak üzere satın almak istediği kitapları etiket fiyatı üzerinden satın almak istediğini söyleyen Üstün Dökmen, Kitapsarayı’nın sahibi Adnan Atalay’a, ‘’Sizler bir asıra yakın zamandır kitap satışı hizmeti sunan esnafsınız. Sizden indirim filan istemiyorum. Sizlerin de ayakta durması lazım. Etiket üzerinde ne fiyat yazıyorsa bana da o fiyat üzerinden satış yapın’’ dedi, jestte bulundu. Bu tavrı karşısında hem sevinen hem de şaşıran Adnan Atalay, sıklıkla rastlamadığı bu davranıştan ötürü ünlü yazara teşekkür etti. Derler ya. İnsan doğmak kolay da insan kalabilmek zor. Sanıyorum Dökmen hoca ile ilgili bu detay da insanda ister istemez yazar olmak kolay, yazar kalmak zor diye bir düşünceye sevkediyor insanı. Bu arada Üstün Dökmen’in annesinin Horasanlı olduğu, ünlü yazarlarımızdan Alev Alatlı’nın da ilkokulu Erzurum’da okuduğu bilgisini edindim, bilin istedim.
---
Muzo’dan seferberlik çağrısı..
Muzaffer Bilazer ismi bir şekilde son 25 yıldır Erzurum ve Erzurumspor kamuoyunun gündeminde olan bir isimdir. Hikayesi de olan biridir o. Yıllar önce henüz tıfıl bir futbolcu olarak geldiği Erzurum’da mavi-beyazlı kulüp tarihinde ilk defa süper lige çıkmış, onda aslan payı olmuş, o da bir çokları gibi adını altın harflerle yazdırmış, tarihe geçmiştir. Transfer olduğunda Erzurum kulübüne Coşkun ile birlikte en çok para kazandıran oyuncu gibi bir ünvanı da bulunan genç teknik adam, spor eğitimini de yine doyduğu bu şehirde almıştı. Her ne kadar kimliğinde doğum yeri Trabzon yazılıysa bile artık hiç Erzurum ile bağını koparmamıştı, bir dadaştan farksızdı. Son yıllarda teknik adam olarak Erzurum kulübüne hizmet veren Muzo, geçen yıl takımın oluşumunda ciddi emek vermişti. Sezon sonlarına doğru kötü gidiş yüzünden ayrılmak zorunda kalan ve koltuğunu Hakan Kutlu’ya bırakan Muzaffer Bilazer, kısa bir Bolu macerasının ardından sezonu kapatırken, tek mutluluğu Erzurum’un kümede kalması olmuştu. Öbürü bir yerde gelip geçiciydi..
***
Son zamanlarında büyük sıkıntılar işle karşılaşan ve badireler atlatan, bugün memleketi Trabzon’da eşi Şerife ve kızları Eyşan ile Ayşen’e zamanının büyük bölümünü harcayan Muzaffer Bilazer hoca ile ailecek bayram tatili için gittiğim Trabzon’da biraraya geldik. Gazeteci arkadaşlarım Gürkan Ata ve Kenan Taşkın ile birlikte Muzaffer hocayla Poyraz Kafe’de buluştuk. Şu an boşta olan ve beklemede bulunan, ama gününün büyük bir bölümünü yine Erzurumspor mesaisi ile harcayan Muzaffer hoca, ‘’Beni ben yapan orası oldu. Bize kimlik, değer kattı. Vefa borcumuz var’’ diyerek Erzurum’u boş bırakmadığını, mevcut hassas durumu sebebiyle en azından geçen sezonki kadronun korunması için çalıştığını söyledi. Bilazer, Eren Tozlu, Mustafa Yumlu, Mustafa Akbaş ve Orhan Ovacıklı başta olmak üzere sözleşmesi biten oyuncuların yeniden kadroda olması gerektiğini kaydetti.
***
İki saate yakın o kadar şey konuştuk ki, değil bu sütun, bu koca sayfa yetmez. Ama Muzaffer hocanın özellikle mevcut durumu kurtuluş savaşı ortamı ile eşleştirmesi, bence en çekicisiydi! Ona göre bir seferberlik başlatılmalı ve bu savaştan bir şekilde Erzurum kurtulmalı. Bilazer hoca, ‘’Bu bir kurtuluş savaşı. Bu savaş ya kazanılacak, ya da kaybedilecek. Kaybetmeyi asla düşünmemeliyiz. Herkes, hepimiz ne gerekiyorsa yapmalı, varsa kırgınlıkları, kızgınlıkları ortadan kaldırmalıyız. Geçen sezonki dejavuyu yaşamamak için kenetlenmemiz şart. Elbette şehir geçmişteki heyecanını kaybetmiş. Bu heyecanı yeninden yeşertmek gerekir. Kişisel menfaatlerimizi, hesaplaşmalarımızı ortadan kaldırmalıyız. Bir kenara atmalıyız’’ diyor. Doğru söze ne denir. İyi ki varsın Muzaffer hoca. İyi ki sen bizimsin. Sakın ola elini çekme Erzurum’dan İnşallah hep birlikte bu ölü toprağını atacağız. Bu benim son kararımdır!
TUTTUĞUM BABA SÖZLER :
Aklı kısa olan kişiye, uzun cevap verilmez (Konfüçyüs)
DUVARIN DİLİ :
Söylesene be hayat. Yüzümüze güldün de biz surat mı astık?