Depremi yazıyorum. Depremi yazmaya devam edeceğim…
Böylesine büyük bir felaketi yaşamışken ve daha nice böyle felaketler yaşamaya gebe bir coğrafyada yaşıyorsak a’dan z’ye her noktasını bilmek zorundayız bu felaketin. Ve bir hukukçu olarak kendime görev adlediyorum bunu. Aynı zamanda bu mübarek günlerde canlarımızı, orda yaşayan insanımızı unutmayalım onların yanında olmaya sesleri nefesleri olmaya devam edelim.
Buradan açık çağrımdır her bir vatandaşımıza, yalnız bırakmayalım kardeşlerimizi. Çok gündem olan noktalardan biridir aslında Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile ilgili kanunlar. Ve bu kanunlarla 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yapılan ve halk arasında “imar barışı” olarak bilinen düzenlemeler. En son düzenlemeyle, 31.12.2017 tarihinden önce yapılan ve her nasılsa imar mevzuatına aykırılık da teşkil eden yapılara ve bu yapıların sahiplerinin başvuruları üzerine yapı kayıt belgesi verilmesi kabul edilmişti. Yapı kayıt belgesinin amacı bu yapıyı yapan kişilere imar mevzuatına aykırı olsa da bu yapıyı bu haliyle kullanma hakkı vermesidir. Yani özü itibariyle ruhsatsız bir yapı söz konusudur aslında. İmar mevzuatına aykırı olan bir yapıya elektrik su doğal gaz bağlanması mümkün değilken, yapı kayıt belgesinin alınmasıyla bu mümkün hale gelmektedir.
Düzenleme depreme de değinmiş, depreme dayanıklı olup olmadığı konusunda yapı sahibinin sorumlu olacağını düzenlemiştir. Gecen 2 hafta boyunca genel olarak deprem dolayısıyla idarenin sorumluluğundan bahsetmiştim, takip eden kıymetli okurlarımın hatırlayacağı üzere idarenin deprem dolayısıyla sorumluluğundan bahsetmiştim. Deprem her ne kadar mücbir sebep olsa da bunun artık günümüz teknolojisinde gerekli önlemlerin alınmamasında idarenin sorumlu olmaması düşünülemez. Anayasamız uyarınca idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Mevzuatta her ne kadar yapı kayıt belgesi verildiğinde deprem dolayısıyla sorumluluğu yapı sahibinde dese de bu adil bir yaklaşım kabul edilemez. İdarenin uygulaması gereken bir imar mevzuatı vardır ve bu imar mevzuatı uyarınca yapması gereken iş ve işlemler alması gereken önlemler varken sorumluluk sadece yapı sahibinde olamaz. Bunu idare bakımından bir hizmet kusuru olarak değerlendirebiliriz. Ortada 3194 sayılı İmar Kanunumuz varken ve bu kanun uyarınca yerleşme alanlarının belirlenmesi ve imar planlarının yapılması, yapıların inşası için ruhsat alınması ve yapının kullanımına izin verilmesi, ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılara ilişkin denetimi ve yaptırım uygulanmasına ilişkin idarenin görev ve yetkileri içerirken sorumluluğu sadece yapı sahibine yüklemek doğru yaklaşım değildir. (devam edecek…)