(Yazının devamı...)
Edebiyattan, şiirden, kedilerden ve onların değdiği hayatlardan dem vuran bir uzun girizgâh yapmıştık; şimdi gelelim şiire:
Mersiye-i Gürbe (Kedi Mersiyesi)
I
Çıkdun elden n’edelüm ansızun eyvâh pisi
Yandun ölüm odına derd ile nâ–gâh pisi
Hasretâ şîr-i ecel buldı sana râh pisi
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
II
Kanı ol bebr bakışlu kanı ol şîr-i zaman
Kanı ol virmeyen aslan ile kaplana eman
Kanı ol olduğu evde komıyan hîç sıçan
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
III
Katı lâg-bâz idi gâyetde eyü kişiyidi
Gökde uçan kuşu avlamak anun işiyidi
Yediği çörek idi dibleyidi pişiyidi
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
IV
Serçe tutar gibi tutardı tavukla kazı
Kendü akranı gibi şîr ile iderdi bazı
Niçe kâfir sıçan öldürmiş idi ol gâzî
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
V
Gâh tesbîh geçürürdi gehî banlar idi
Ahiret korkusunu bilür idi anlar idi
Bû Alî görse zekâsını anun tanlar idi
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
VI
Ağlamaktan ana gözsüz sepel oldı a’mâ
Kıldı maymûn tenini kanlu yaşı kızıl ala
Kurd u dilkü taga düştüler oluban şeydâ
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
(...)
XII
Her seher kalkar elini yüzini yur idi ol
Katı pâk idi vü her vech ile ma’mûr idi ol
Kimse bilmezdi anun kadrini bir nûr idi ol
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XIII
Degme gûyendeye yog idi anun âvâzı
Zühre işitse sadâsın bıragurdı sâzı
Hîç sevmezdi ne sûfîyi vü ne gammâzı
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XIV
Rûhı şâd ola ki incitmez idi kimseneyi
Ne gönündeki biti ne kulağındaki keneyi
Paşa ile başı hoş idi severdi teneyi
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XV
Anrasa heybet ile inler idi kevn ü mekân
Mavlasa sît ü sadâsıle tolar idi cihân
Defterin dürdi anun (hayf) bu devrân-ı zaman
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XVI
Katı nuhsind idi dilkü gibi çok yaşlu idi
Kurd ile hasm idi kaplan ile savaşlu idi
Serv-kadd idi ala gözlü kara kaşlu idi
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XVII
Sever idüm ben anı cân ile mahbûb gibi
Her gice koyar idüm koynuma bir hûb gibi
Pâk iderdi ev için kuyrugı cârûb gibi
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XVIII
Kurtarırdı yılan agzına düşen kurbagayı
Yuvalardı sıçan oynar gibi kaplumbagayı
Taşagı kılına saymaz idi dizdâr agayı
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XIX
Kâmil idi hem edeblü idi hem uslu idi
Akıl idi eyü soy idi kişi aslu idi
Receb ayıdi vefât itdügi güz faslı idi
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XX
Ey Meâlî anun öldüğüne kim ağlamaya
Acıyıp hasret ile cânını kim dağlamaya
Cûş idüp kanlı yaşı seyl oluban çağlamaya
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi
XXI
Şimdidengiru sıçan duta bütün dünyâyı
Gemüre hegbeyi çuvalı dele torbayı
İnlede yohsulı vü yohsu ede hem bayı
N’edelüm âh pisi n’eyleyelüm âh pisi.
★★
İşte böyle değerli ‘kedi dostları’...
Lakabı dolayısıyla Yarhisarîoğlu ya da mahlası dolayısıyla Köse Meâlî ve yani Kadı Mustafa’nın oğlu Kadı Mehmed; Osmanlı soylu sınıfına mensup, Kanuni’nin şehzadelik döneminde onunla arkadaş olmuş, hukukçu, çok ünlenmiş olmasa da çizginin ilerisine geçebilmiş bir şair, bunun yanı sıra da cür’et edip Divan şiirine mizahı ve müstehcenliği sokmuş öncülerden birisi...
Gördüğünüz gibi çokça özelliği var ama açıkçası beni ilgilendiren şey şair değil, şairin kedisi...
Ve az önce okuduğunuz şiir, bir kedi için yazıldığı bilinen ilk mersiye...
Harbî edebiyatçı kardeşim Vahap Eren’e tekrar teşekkür ediyorum. Sevgili dostum vesile oldu; bazılarımız bir kedi -ismiyle müsemma Pisi- için yazılmış bu mersiyeden ilk kez haberdar olduk, bazılarımız da belki biliyorduk, şimdi bir kere daha hatırladık.