Uçakların icadı, daha doğrusu ticari ve askeri amaçla kullanılmaya başlaması Avusturyalı ünlü yazar Stefan Zweig’ı (1881-1942) ve onun çağında yaşayan belki de herkesi çok heyecanlandırmıştı.
Zweig gibi Birinci Dünya Savaşı felaketine tanık olmuş savaş karşıtı edebiyatçılar, uçaklar sayesinde savaşların sonunun geldiğine inanmışlardı. Kendileri gibi okurlarını da inandırmaktan geri kalmamışlardı:
‘Uçaklar havada yol aldığına göre sınır falan tanımazlar. Dolayısıyla sınırlar yok olacak ve barış gelecek...’*
Ama aynı aydınlar, sanatçılar ve onların nesli, birkaç yıl sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın korkunç yıkımına tanık olacak ve bomba yüklü uçakların Avrupa’yı nasıl yerle bir ettiğini görmenin ağır şokunu yaşayacaklardı.
(* Alıntı: 1soru.1cevap, Instagram, Ocak-2023)
İsveçli Kimyacı Alfred Nobel’in (1833-1896) yaşadığı o büyük hayal kırıklığının ve vicdan azabının bir benzeriydi bu; Nobel’den yaklaşık yarım yüzyıl sonra...
★★
Kafamı kaldırıp uçaklara bakıyorum.
Gökyüzüne ihtişamlı beyaz çizikler atan yolcu uçakları ya da gök gürültüsünü andıran seslerini duyup kendilerini ancak yarım yamalak görebildiğimiz savaş uçakları.
Bıçak gibi, bisturi gibi, Nobel’in dinamiti gibi bir şey uçak da; hayatı da ölümü de simgeliyor. Medeniyeti de yıkımı da...
Hayatımda ilk kez uçtuğumda, 1993 yılında bir 737’yle Erzurum’dan Ankara’ya bir buçuk saatlik yolculuğumda içimi kaplayan duygu tartışmasız korkuydu ama Esenboğa’da ayağımı yere basınca o korku, saniyeler içinde yerini hayranlığa bıraktı.
Yerden havadaki uçağı seyretmekten çok öteydi o duygu.
Ve hâlâ içimde. Uçağa binemesem de...
Şimdi bir yandan yeni nesil yolcu uçaklarına, onların inanılmaz elektro-mekaniğine ve bizi taşıdıkları muazzam medeniyet noktasına; diğer yandan savaş uçaklarına ve onlarla birlikte daha uzun menzilli, daha geniş çaplı, daha hızlı, daha yüksek kapasiteli hâle gelen ‘öldürme becerimize’ bakıyorum.
Kendimi biraz Stefan Zweig gibi hissediyorum.
Hoş, benim için sürpriz olmayacak; hikâyenin başını da ortasını da kısmen sonunu da biliyorum. Henüz bilmediğim o yazılmamış final paragrafında ise galiba yeryüzünü bazen cennete bazen cehenneme çeviren uçakların; bir biçimde yok olan gezegenden başka bir gezegene insanları -sadece birkaç şanslıyı- kaçırmaya çalışması anlatılacak.
İnşâ da imha da aynı karede, aynı nesneye bağlı.
Ne kadar trajik...
Ve kaçınılmaz!